Yaşadıklarımdan
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır Kopmaz kökler salmaktır oraya Kucakladın mı sımsıkı
Tabiatın atalarımıza et dışında sunduğu diğer yiyecekler ise bol miktardaki yemişler, yabani meyveler ve diğer bitkisel kaynaklı besinlerdi. "Doğadaki meyveler" dediğimiz zaman, aklımıza hemen bugün tükettiğimiz elma, armut gibi meyveler geliyorsa orada biraz durmalıyız. Zira bugün yediğimiz o etli, sulu ve şekerli meyvelerin hiçbiri o zamanlar doğada bu haliyle mevcut değildi. Biz bunları yaklaşık 10-15 bin yıl önce başlayan tarım uygulamalarımız sırasında, binlerce senelik tecrübî ıslah yöntemlerimizle işledik. Böylece meyveleri son derece büyük, etli, şekerli ve verimli hale getirdik. Doğada bulunan atasal yabani meyveler, deyim yerindeyse bugünün insanının "dönüp de bakmayacağı" derecede tatsız, küçük ve seyrek bulunan ürünlerdi. Bu küçük meyveler, bitkilerin çekirdekleri, bol nişastalı (ama muhtemelen bugünkülere kıyasla yine pek küçük) kökler, yapraklı ve lifli bitkiler ise muhtemelen diyetin büyük bölümünü oluşturuyordu.
Reklam
. Tek başına düşünüldüğünde bir insanın yalnızca görevleri vardır; bunların arasında kendine karşı belirli görevler de vardır. 'Evrende yalnız bırakılan bir adamın hiçbir hakkı olmayacak, ancak yükümlülükleri olacaktır.' . . .
"Bütün büyük şeyler küçük başlangıçlarla gelir. Her alışkanlığın tohumu küçük, tek bir karardır. Ancak o karar tekrarlanırken bir alışkanlık filizlenir ve büyür. Kökler toprağa yayılır, dallar uzar."
Sayfa 26 - PegasusKitabı okuyor
Amsterdam
Başka memleketlerde yaşayanların kır bayır gezintilerinden aldığı keyfi buralılar ev hazlarında arıyorlar: Sokaklarına, evlerine, odalarına, süslerine, mobilyalarına, küçük bahçelerine; ender kökler, bitkiler, çiçekler yetiştirdikleri saksılarına çok düşkünler.
“Sevdiklerinize uçmaları için kanatlar, geri dönebilmeleri için kökler verin ... Ve de yanmızda kalmaları için nedenler...” - Dalai Lama
Reklam
Kökler bizi sınırlamaz, tersine özgürleştirir; zira sağlam köklere sahip olmadan semâya doğru yükselmek mümkün değildir.
Sevdiklerinize uçmalar için kanatlar verin,geri dönebilmeleri için kökler verin ve de yanınızda kalmak için nedenler...
Sayfa 112 - Dalai LamaKitabı okuyor
IRK.
Her bitki kendi kökleri üzerinde yeşerir. Kendi kökleri üzerinde yeşermeyen her bitki köksüzdür. Köksüzlükte kültürsüzlüktür. Kültürel değerimi yitirme kendi köklerini yitirmektir. Kendi köklerini yitiren ya kurur ya ölür, ya da başka kökler üzerinde yeşerir ki, bu da piçleşmedir. Bu açıdan başka bir kültür içinde erime, kültürel, ulusal ve kimliksel açıdan bir yabancılaşmadır piçleşmedir.
"Allah'ım kaderimde anarşi ve protesto antidepresanlar ve içi boş bir gardırop ne de çok yer kaplıyor mesela al pacino yardımın gerekiyor kadıköy'deyim stop. Allah'ım kaderim bu sentimental ambargo: alternatif referans potansiyel salvo yok, sadece klostrofobi, hicran türbülans ve şok; cariyeler çekilmiş yeraltına cumburlop. Allah'ım kaderimi sen yazdın sen bilirsin kalbim oyuncak mı ne, ne kolay kırılıyor? 'deplasmandır bu dünya' diyor albino şeyhim plasebo yutturuyor bana depresif doktor. Allah'ım kaderimden şikayetçi değilim aksine bahtiyarım evrende bana da rol verdiğin için şahsen, Allah'ım bizler senin falsolu kullarınız, n'olur bizden razı ol.(kökler-2)"
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.