Odamda beni kitaplarım bekler. Bu yegâne tesellidir. Her eşyasını ayrı ayrı ve gayet iyi tanıdığım bu odada yalnız onlar her zaman için yeni bir koku taşırlar. Her zaman söyleyecek birçok lafları vardır. Mesela, masanın kenarındaki ucu kırık mermer tütün tablasını belki yüz defa üstten, alttan, sağdan, soldan tetkik etmiş, elime alarak saatlerce kırık yerdeki ince damarları ve pürüzleri seyretmişimdir. O bana artık kendi sesim kadar bildiktir. Halbuki en çok okuduğum bir kitabın en çok okuduğum bir satırı bile bana bazen başka şeyler söyleyebilir.
Uzanıp içeceğini almayı de başaramıyordu. Artık neredeyse sonuna gelmiştik. Karısının ona hazırladığı bitki çayını ona uzatırken, içine kim bilir ne koydu diye merak ettim. Kokusu pek nahoştu bu bitki çayının, ama koku kanıt sayılmaz, kediotunun kendisi de kötü kokardı zaten. Kaldı ki koca bu şekilde nefes alamaz hale gelmişken bitki çayının garip olup olmayışının da pek bir önemi kalmamıştı artık. Ne de çok çabalıyordu oysa, cildinin altında kas namına nesi kalmışsa onun yardımıyla, elinden geldiğince uğraşıyordu, daha çok acı çekip daha çok nefes alabilmek için. Ölüme karşı olduğu kadar hayata karşı da debeleniyordu. Bu gibi durumlarda insan paramparça olabilse daha adil olurdu herhalde. Doğa artık olan biteni iplememeye başladığında insana sanki bu işin bir sınırı yokmuş gibi geliyordu.
Reklam
Katilin niyeti ve çabası besbelli Laure'a yönelikti, başından beri. Bütün öncekiler bu son, hepsinin tacı olacak cinayeti tamamlayacak, ikinci derecede işlerdi.
Sayfa 214 - Can Yayınları, Almanca aslından çeviren: Tevfik TuranKitabı okuyor
Ne olursa olsun katil ona yıkıcı ruhlu biri değil, özenli bir toplayıcıymış gibi geliyordu. Çünkü —diyordu Richis— bütün kurbanlar tek tek bireyler değil de yüksek bir ilkenin parçaları olarak görülür ve idealist bir yaklaşımla, birey olarak taşıdıkları niteliklerin kaynaşıp tek bir bütün oluşturduğu düşünülürse, bu kızlar gibi mozaik taşlarından ortaya çıkan şey doğrudan doğruya güzelliğin resmi olacaktır, bu resmin yayacağı büyü de insansal değil tanrısal türden bir büyüdür.
Sayfa 213 - Can Yayınları, Almanca aslından çeviren: Tevfik TuranKitabı okuyor
Biz insanlar, hayvanların sahip olduğu incelikli duyuların çoğunu uzun zaman önce yitirdik. Hayvanların çevreleriyle kurdukları iletişimden bile öylesine koptuk ki, yalnızca "koku" sözcüğüyle açıklayabiliyoruz hayvanların burnuna gece gündüz fısıldanan titreşimlerin tümünü.
Sayfa 88 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Gerçekten Grenouille, tek başına yaşayan kene, iğrenç gulyabani, hiçbir zaman sevgi duymamış, hiçbir zaman sevgi uyandıramamış gayri insan Grenouille, o mart günü Grasse şehrinin suru karşısında dikilmiş seviyordu ve sevgisi, ta derinlerine kadar ulaşan bir mutluluk yayıyordu içine.
Sayfa 200 - Can Yayınları, Almanca aslından çeviren: Tevfik TuranKitabı okuyor
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.