Eğer içinizden gelmeyen bir şeyi yapmak durumunda kalıyorsanız ya da sürekli bazı şeyleri yapmak mecburiyetinde bırakılıyorsanız aklınıza Kâtip Bartlby gelsin. İstemediği bir şeyi yapması istendiğinde tek bir cevabı var katibimizin: “Yapmamayı tercih ederim”.
Bu tavır birçok kişi için özgür irade, kayıtsız kalma, pasif direniş ya da biraz daha abartırsak düşük seviye anarşizm diye adlandırabilir. Ancak novellanın sonunda öğrendiğimiz, gerçekliğinden yüzde yüz emin olmadığımız hikâyeye göre, Bartleby’nin bu tavrı, yalnızlığın ve içine kapanıklığın ileri seviyesi bir ruh hali olarak da pekâlâ yorumlanabilir.
Kitabın konusuna biraz değinecek olursak, patron dahil dört kişinin çalıştığı bir hukuk bürosu, artan işler sebebiyle bir kişi daha işe almaya karar verir. bir gün ofisin kapısına solgun yüzlü, sessiz, kendi halinde biri gelir. Kâtip Bartleby ile tanışmamız bu şekilde olur. Başlarda oldukça çalışkan, verilen her işi eksiksiz yapan biri olan Bartleby’ın defosu, bir gün patronun ona vermek istediği bir işle ortaya çıkar. Yapılması istenen işi “Yapmayı tercih etmiyorum” diyerek reddeden Bartleby bu olaydan sonra neredeyse verilen her işe aynı karşılığı vermeye başlar. Patronu onunla iletişim kurmaya çalışsa da her girişimi başarısızlıkla sonuçlanır.
Kısa bir roman olmasına rağmen insanı düşündüren tarafları olan bir eser. Uzun romanlar okumaktan sıkıldıysanız veya konsantrasyon problemi yaşıyorsanız bir iki saatte bitirebileceğiniz okuması rahat bir kitap.
Son olarak Can Yayınlarının çıkardığı kısa klasikler hem konsept hem de içerik olarak çok başarılı. Serinin devam etmesini umuyorum.