Anı-Mektup-Günlük-Biyografi

Profil
Çünkü 1942 yılıydı. Kadınlara karşı tutucu davranışlar henüz başlamamıştı. Bu Cumhuriyet öğretmeni, İstanbul Üniversitesi’nden asistan bir kızın, memleketini görmek istemesini normal karşılıyordu. Oysa eminim ki, on yıl sonra, yani demokrasinin nimetlerinden yararlanmaya başladıktan sonra, başka bir öğretmene başvursaydım, adam, “buralarda tek başına ne işin var, kızım? Elbette peşine takılacaklar” diye çıkışırdı bana. Ama bu Cumhuriyet öğretmeni, bir kadının, ancak babasının, ağabeyinin ya da kocasının koruması altında gezinmesi gerektiğine inanmıyordu.
Ben Anadolu’da güç duruma düşünce, kendi mesleğimden olanlardan, yani öğretmenlerden medet umarım hep.
Reklam
Tüm görkemli güzelliğine karşın, o kente ısınamamıştım. Çünkü şimdi herhalde öyle değildir ama, altmış yıl önce, akıl alamayacak kadar tutucu bir yerdi. Bizler, aynı yerde, aynı kumaştan dikildiği için birbirinin tıpkı eşi olan lâcivert pantolonlu, lâcivert montlu kayak kılığımızla kızlı erkekli, yollarda gezerken, Bursalılar, hem yadırgayan, hem ayıplayan gözlerle kötü kötü bakarlardı bize.
Doğanın güzelliğine aval aval bakmak başka şeydir, bu güzelliği sahiden görebilmek başka şeydir. İşte İngiliz romantik şairleri, doğaya sâdece bakmayı değil, doğayı görmeyi öğrettiler bana.
..bizlerin başlıca iki kusurundan biri yaşama sevincinden yoksun olmamızsa, ikincisi de doğa sevgisinden yoksun olmamızdır bence. Çoğumuz, küçük mutluluklara sıkı sıkı kapatırız benliğimizin kapılarını. Neşeli insanları sulu sayarız. Dertlenecek bir neden bulunmayınca bile, hep dertliyizdir genellikle. Doğanın güzelliğini görmeye de pek meraklı değilizdir.
..yeryüzünde bütün sınırların kalkmasından; bütün milletlerin, bütün soyların kaynaşmasından yana olduğum için, bu evlilikler hoşuma gidiyor. Beyaz soydan kişiler, kara ya da sarı ırktan kişilerle sürekli evlenip çocuk yapsalar, dünyanın en çirkin başbelâlarından biri olan ırkçılık ortadan yok oluverir, yeryüzünde bir tek soy, insan soyu kalırdı.
Reklam
Ara sıra çılgınlaşma hakkı, insan haklarının en güzellerinden biridir bana sorarsanız. Bodrum’da kadınlar o çılgınlaşma hakkından yararlanabilirdi eskiden.
Bodrum’da sadece Bodrumlular otururdu eskiden ve onlar son derece güler yüzlü, hoşgörülü, terbiyeli insanlardı. Kısacık şortlu, sutyenli yabancı turist kızlar geçerken, Bodrumlu delikanlılar başlarını kaldırıp onlara bakmazlardı bile. Hırtlık yoktu, hırsızlık yoktu, “vukuat” yoktu, cinayet ise hiç yoktu.
Tatile gidenler daha yorgun dönüyor artik..
Bodrum’da ancak gece 12’ye kadar elektrikler yanardı eskiden. Gece yarısı jeneratör dururdu ve şimdi sabahlara kadar süren o iğrenç şamatanın yerine; rüzgârın ve denizin sesi, daracık sokaklarda birbirlerine sarılıp yürüyen genç âşıkların fısıltıları duyulurdu eskiden.
Ne yazık ki, insanların düş gücü eksildiği, kafaları uyuştuğu için, öyle bir hale geldiler ki, “rahat” uğruna, yaşamın değişik yanlarından, renkliliğinden, rastlantılarından, yani yaşamı yaşamaya değer yapan her şeyden vazgeçmeye hazırlar artık.
311 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.