Hiç bitmeyen tartışmalar, mücadeleler…
Kavga, gürültü, kaos, ayrılık, bir olamama, sıkışma, darlaşma ve darlanma, hakaret, tekelcilik/fertçilik, laf mücadelesi ile galip gelme çabası, münakaşa ve mücadeleden haz duyma…
İhyâ ile ifrâdı ayıramama…
Dolayısıyla mütemadiyen ayrışma…
Kırılmayan kalp bırakmama…
Soğutma ve soğutulmada payı olma…
Vesaire, vesaire…
Şu zaman diliminde olup da nefes alıp vermekte olan, “İnsanlara hakikati (onların anlayabileceği şekilde), iknâ edici sebepler ve deliller sunacak, onlarla sevgi dili ile konuşarak meseleleri izah edeceğim.” diyebilecek kaç insan kalmıştır acaba?
Nerede Mevlânâ ve Yûnus Emre gibi hazretlerin toplumunda sevgi ve muhabbetin izleri?