a

Antropoloji

"İnsan her şeye alışan bir yaratıktır ve sanırım bu en iyi niteliğidir."
İnsanın soydan gelen içgüdüsel davranışlarının yerini, zeka ile ilgili plastik (birbiriyle kaynaşabilen) davranışları almıştır.
Sayfa 25
Reklam
Eğitilmiş bir köpek, başka bir köpeği eğitemez. Bu başarı, dil-düşünce gücüyle, insanca bir başarıdır.
Sayfa 26
Kültürel Antropoloji
Kültürel antropolojinin pop kültür tarafıyla uğraşanlar şunu söylüyor: Herhangi bir ülkede yirmi senede bir yeni bir şey yaratma sendromu ortaya çıktığında, kültür bir öncekini yeniden paketleyerek üzerine bir şey koymasına gerek olmaksızın tekrar sunar. Yani eskiden moda olmuş bir şeyi yeniden verebilir çünkü kuşak zaten değiştiği için ortadaki bellek, yani yeni alıcı, bunu almaya zaten hazırdır. O anlamda böyle bir döngü var.
Sayfa 178 - Karakarga & 2.BaskıKitabı okudu
Spor antropolojisi
Oynama fiilinin böylesine yüksek bir mevkiye konması, Batı düşüncesine hakim olan ve oyunu ciddiyetin zıttı gibi gören önemli bir karşıtlığı bozar. Buna göre oyun ve oynama faaliyeti, çocukluğun, anlam-öncesinin, dürtülerin, bedenin ve gayriciddiliğin alanı iken; ayin, yetişkinliğe geçişin, anlamın, temsillerin, ruhun, ahlakın ve ciddiyetin
"Ortadoğulu kadınlar" ya da "Müslüman kadınlar"ın popüler feminist tartışmaların konusu (ve elbette tarafı) olduklarını biliyoruz. Bu konuda Deniz Kandiyoti'nin (1997) bir eleştirisini hatırlamak uygun olur: "Müslüman toplumlardaki kadınlara ilişkin çalışmalar, devletin rolünü ve İslam'ın konumunun ne ölçüde devlet politikaları tarafından belirlendiğini gözardı etme eğilimindedir." Aslında Ortadoğulu (ya da Müslüman) kadınlara ve bu kadınların içinde yaşadıkları kültürlere ilişkin tartışmalar, Abu-Lughod'un bizi uyardığı gibi, kültürleri (burada "Ortadoğu kültürü" ya da "İslami kültür") homojen, kendi içinde tutarlı ve zaman dışı gerçeklikler olarak ele almanın örnekleri olarak da düşünülebilir.
Reklam
İnsanlar için ölümcül olan mikroplar, ev hayvanlarındaki mikroplardan evrimleşmiştir. Mesela bizim gribimiz domuzlarda bulunan ve tavuklar ve ördekler aracılığıyla yayılan bir hastalıktan evrimleşmiştir. Kızamığı ineklerden adlık, çiçek hastalığını evcil hayvanlardan evirdik. Yani insan ırkının bu korkunç katilleri sevgili ev hayvanları ile on bin yıllık temasın bir mirasıdır.
Hatırlanacağı gibi, "cinsiyet/toplumsal cinsiyet sistemi" kavramsallaştırmasının kendisi de biyolojik cinsiyet ikiliğini veri kabul ederek bu ikiliğin kültürel (toplumsal, ekonomik) olarak nasıl işlevselleştirildiğini konu ediyordu. Dolayısıyla, l980'lerin sonuna geldiğimizde feminist antropologların cinsiyetin kendisini problematize etmeleri, kritik önemde bir tartışma alanı açmaktadır diyebiliriz. Örneğin Atkinson ve Errington (1990) yazdıkları bir giriş yazısında, son derece basit ama toplumsal cinsiyet kavrayışını temelden değiştirecek bir soru sorar: Toplumsal olarak inşa edilmiş cinsiyet ile cinsiyetin toplumsal olarak inşa edilmesi arasındaki fark nedir?
Antropoloji, bir disiplin olarak bedeni ve bedensel pratikleri sorunsallaştırdığı için, feminist antropologların diğer insani bilimlerdeki feministlere göre avantajlı olduklarını söyleyebiliriz. Antropologlar, kültürün bedenlere kazılı olduğu fikriyle uğraşmak için Michel Foucault'yu beklemek zorunda değildiler. Bedensel geçiş ritüelleri, beden deformasyonları, bedensel ve ruhsal sağaltım ve şifacılık, menstruasyonla ilgili inanış ve tutumlar, cinsellik ve evlilikle ilgili düzenlemeler, beslenme pratikleri ... Bir kültürel pratik alanı olarak beden, her zaman disiplinin merkezinde olmuştu. Aynı zamanda, sosyal antropolojinin İngiltere'de 1970'lere kadar "akrabalık bilimi" olarak geliştiği de hatırlanmalı.
Antropolojik söylem, bu anlamda ırkçı söylem gibi çalışır: Kültür, 19. yüzyıldaki "medeniyet" anlamından ayrılıp farkın ifadesi ("Kültür" yerine "kültürler") kullanılır hale geldikçe, kültürel farkın veri kabul edilmesi eğilimi de artar. Her ne kadar kültürün öğrenilen, dolayısıyla da değişebilen bir "şey" olduğu tekrarlansa da, "kültürel fark", tıpkı ırk gibi, veri kabul edilen bir gerçekliğe dönüşür. Feminizmin "kadın doğulmaz, olunur" mottosuyla yola çıkıp kadınlığı ve erkekliği özsel gerçekliklermişçesine ("kadın bilinci", "kadın bakış açısı", "kadın deneyimi" vb.) ele alma yönelimine girmesi gibi.
843 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.