Profil
"İnsan her şeye alışan bir yaratıktır ve sanırım bu en iyi niteliğidir."
Eğitilmiş bir köpek, başka bir köpeği eğitemez. Bu başarı, dil-düşünce gücüyle, insanca bir başarıdır.
Sayfa 26
Reklam
İnsanın soydan gelen içgüdüsel davranışlarının yerini, zeka ile ilgili plastik (birbiriyle kaynaşabilen) davranışları almıştır.
Sayfa 25
Kültürel Antropoloji
Kültürel antropolojinin pop kültür tarafıyla uğraşanlar şunu söylüyor: Herhangi bir ülkede yirmi senede bir yeni bir şey yaratma sendromu ortaya çıktığında, kültür bir öncekini yeniden paketleyerek üzerine bir şey koymasına gerek olmaksızın tekrar sunar. Yani eskiden moda olmuş bir şeyi yeniden verebilir çünkü kuşak zaten değiştiği için ortadaki bellek, yani yeni alıcı, bunu almaya zaten hazırdır. O anlamda böyle bir döngü var.
Sayfa 178 - Karakarga & 2.BaskıKitabı okudu
Toplumlara göre sesin seviyesi
Arap kültüründe yüksek sesle konuşmak güç ve samimiyeti, Almanlarda ise özgüveni ifade ederken Filipinliler ve Japonlar alçak sesle konuşmayı görgü kuralları ve özdenetim ile ilişkilendirir.
Spor antropolojisi
Oynama fiilinin böylesine yüksek bir mevkiye konması, Batı düşüncesine hakim olan ve oyunu ciddiyetin zıttı gibi gören önemli bir karşıtlığı bozar. Buna göre oyun ve oynama faaliyeti, çocukluğun, anlam-öncesinin, dürtülerin, bedenin ve gayriciddiliğin alanı iken; ayin, yetişkinliğe geçişin, anlamın, temsillerin, ruhun, ahlakın ve ciddiyetin
Reklam
İnsanlar için ölümcül olan mikroplar, ev hayvanlarındaki mikroplardan evrimleşmiştir. Mesela bizim gribimiz domuzlarda bulunan ve tavuklar ve ördekler aracılığıyla yayılan bir hastalıktan evrimleşmiştir. Kızamığı ineklerden adlık, çiçek hastalığını evcil hayvanlardan evirdik. Yani insan ırkının bu korkunç katilleri sevgili ev hayvanları ile on bin yıllık temasın bir mirasıdır.
Türk ve Arap İslamı
Mahmood, insanın failliğini direniş, güç ya da baskı alanlarının dışında da görebilmek ve okuyabilmek gerektiğini ifade eder. Ona göre faillik, "tarihsel olarak belirleyici baskı mekanizmalarının mümkün kıldığı ve yarattığı hareket kapasitesidir" (2005: 27). Dolayısıyla, Mısır bağlamına bu kuramsal çerçeveyi oturtarak, anlam ve etkileri hegemonik normların mantığı içinde anlaşılamayan faillik hallerini anlamaya çalışır. Örneğin, onlarca yıldır feministlerin tartışageldiği, İslami bir kavram olan "haya" mefhumunu inceler. Ancak bunu izah etmeden önce küçük bir not düşmek isterim: Arap dünyasında haya, özellikle kadınların dindarlığıyla ilgili bir kavram olarak tartışılır. Türkiye'de olduğu gibi, bir dindarlık erdemi olarak, üstelik Hz. Osman örneğiyle sunulmasına pek sık rastlanmaz. Bu sebeple, Arap dünyas!_referansını takip eden araştırmacılarca haya kavramı, İslami kültürün kadın cinselliğini bastırma ve kontrol etme yöntemlerinden biri olarak görülmüştür.
"eril körlük"
Viktoryen kadın algısının da yardımıyla önce saha araştırmalarına "empatik", "sevecen" ve "duyarlı" asistanlar olarak alınan kadınlar, İkinci Dünya Savaşı'nı takip eden dönem boyunca kadın hareketinin kazandığı ivme sayesinde "asıl" antropolog olarak da görev almaya başladılar. Böylece, daha önce sadece erkek antropologların gittiği coğrafyalarda onların görmediği, gözardı ettiği, önemsizleştirdiği veya erişemediği, "kadınsı" olarak kodlanan alanlan gözlemleme şansı yakalayan kadın antropologlar, aslında onca saygın çalışmanın nasıl da ciddi eksiklikler barındırmakta olduğunu fark ettiler. Henrietta Moore (1988), erken antropoloji literatüründeki bu kadınsı alanları önemizleştirme sorunundan "eril körlük" diye bahseder. Eril körlük , antropologların kendi erkek-egemen değer yargılarını araştırmalarına yansıtmalarından ibaretti. Buna göre kadınlara kıyasla erkekler çok daha akılcıydı ve haliyle bilgi kaynağı olarak çok daha güvenilirdiler. Antropolojinin "kurucu babalarından" Bronislaw Malinowski, bu yüzden disiplinini, "erkeğin kadını kuşattığı araştırma alanı" olarak tanımlar (Moore 1988: 1).
A ntropolojide Müslüman Kadın ve Faillik
MISIR ASILLI Amerikalı antropolog Lila Abu-Lughod, "Müslüman kadının kurtarılmaya ihtiyacı var mı?" başlıklı çalışmasında, bir yandan son dönem antropoloji literatürü ve Ortadoğu çalışmalarında Müslüman kadının nasıl bir özne olarak kurgulandığını irdelerken, bir yandan da gittikçe önem kazanan ve Türkçeye "edimsellik" veya "faillik" diye çevrilen agency tartışmasına yön vermeye çalışıyor. Benim için enteresan olan, bu antropolojide bireyin failliğine dair en çok yankı uyandıran tartışmaların, hep Müslüman kadın ekseninde şekillenmiş olması. Peki faillik nedir? Ve neden kadın, Ortadoğu ve İslam çalışan antropologlar (ve diğer sosyal bilimciler) tarafından bu kadar önemsenmiştir?
843 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.