Şimdi bitkisel bir hayatın sessiz ve sonsuz yolculuğundayım. Sensizlik, önce dünyanın ilk kişiden ibaret olmadığını öğretiyor insana, sonra o kalabalıkta seni aramayı. Bulmak için değil, yaşamak için... Tutunmak için...
Benim içimde birikmiş sesleniş ler, senin sese hasret kulağına, ılık bir nağme gibi.
Sen naif bir ele, ben sağlam bir bileğe hasrettim.
Nazlanmadım hiç, direnmedim yürüdüm. Sadece sana doğru bakıyor ve adım atıyordum. Önümüze çıkan ne varsa önemsizdi artık tozdan topraktan ibaretti.
~•~
Boş konuşuyoruz, boş!.. Bütün bir ömür içinde söylediğimiz bir milyon kere bir milyon lâf, arayıp da bulamadığımız tek cümle için...
Arayıp da bulamadığımız, arayıp da bulur gibi olduğumuz, bulur gibi olup da yine elden kaçırdığımız, elden kaçırıp da tekrar bulur gibi olduğumuz, tekrar bulur gibi olup da artık aramaya lüzum görmediğimiz tek cümle için... O cümle nedir, o cümle?..
Ben o cümleyi bilmiyorum... Fakat bütün mevcutlarla beraber, bütün cümlelerin, içinde eridiği ve yok olduğu tek bir kelime biliyorum. Her ân söyleyip de hiçbir ân hakikatine yaklaşamadığımız ve yaklaşamayacağımız tek kelime: «Allah»
~•~