Eski Mısır'da, Assuan civarındayken, eski Mısır'dan kalma bir mezarı ziyaret etmiştim, mezar kısa bir süre önce açılmıştı. Giriş kapısının arkasında, sazlardan örülü küçük bir sepetin içinde, yeni doğmuş bir bebeğin paçavralara sarılı kurumuş cesedi duruyordu. Belli ki, işçilerden birinin karısı ölen bebeğini soylu kişinin mezarına alelacele bırakıvermişti; böylece soylu kişi yeni bir başlangıç için güney kayığına bindiğinde, bebeği de onun selametinden payını alacaktı, çünkü tanrısal lütfün ulaşabileceği bir yerde gömülüydü.
İnsanın görevinin büyüklüğüne göre büyüdüğü sözü çok doğrudur. Ama büyüyebilme yetisi insanın içinde yoksa, en zor görev bile işe yaramaz, olsa olsa insan görevin altında ezilir.
Karanlığın olmadığı bir dünyada ışığın bir hükmü olmadığı gibi, tek başına akıl da anlamsızdır. Annenin bilge öğüdünü ve doğanın her varlığa sınırlar koyan acımasız yasasını insan mutlaka dikkate almalı, dünyanın zıt güçler dengede tutulduğu için varolabildiğini asla unutmamalıdır. Nitekim, rasyonal olan irrasyonel olanla, amaçlanan da verilmiş olanla dengelenir.