Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
"Sürekli doğru olanı yapmaya çalışırken ruhumu kaybettim. Yanlış yaparken, nefsime yenilirken değil. Doğruyu yaparken ruhumu kaybettim.."
Geçmişte yaşanan olaylar bir bir gözlerimin önünden geçiyorlardı. Kiliseleri düşündüm. İlçede bircok kilise vardı. Onca kiliseden sadece geriye bir tane kalmıştı. Kızıl kilise . Oysa Derik bile ismini bu kiliselerden almıştı. Neden öyle olmuştu ki? Hani Newal kilisesi ? Halkevi kilisesi , diğer kiliseler, bu kiliselerin hepsi nereye gitti? Bazılarında haç yoktu , bazılarında çocuk kemiklerinin feryatları yükseliyordu. Bazılarında bölük pörçük olmuş, sağa sola savrulmuş atalarımızın sakalları vardı.
Reklam
Derik'e geldiğimizde iki şey dikkatimizi çekiyor. Betonarme evler fazla yok, daha çok bir köyü andırıyor, bir de yeşilliği fazladır. İlçeye Mazı dağının Derik'i diyorlar. Sırtını Mazı dağına dayamış yeşiligi de fazladır. Yeşilliğin çoğunluğunu zeytin ağaçları oluşturur. İlçede insanların çoğunluğu zeytincilikle geçimini sağlıyor. Taş işçiliği de gelişmiş olmasına rağmen toprak yapılı evler daha çok tercih edilmekte , çünkü bu tür evler yazın serin , kışın ise sıcaktır.
Bugün izlediğim Mimar Sinan belgeseliyle Koca Sinan’a bir kez daha hayran oldum 🕌.... Şu adamların nesline denk gelmek varken aptal saptal konuların gündem olduğu şu döneme denk gelmek hayli şanssızlık bahtsızlık kara talih 😔😒
Muazzam Gökyüzü
“Şehirlerin yarattığı ışık kirliliği aslında bizi gece körü yapıyor. Yeryüzüne eklenen her bir ışık gökyüzünü biraz daha soluklaştırıyor. Ama eğer o ışık kirliliğinden kurtulabilirseniz karşılaşacağınız şey: büyüleyici bir manzara. “ 🎥
Reklam
Minimalizm
Minimalizm belgeseli üzerine küçürek bir yazı yazayım istedim ama öte taraftan da bunun gereksiz bir enerji israfı olacağını da düşündüm aynı zamanda. Elbette zaman kaybı değil bu belgeseli izlemek ( göreceli ) ama kendi özel hayatlarından, rutinlerinden sıkılan iki gencin kulaktan dolma bilgilerle sözümona sisteme karşı, daha az harca, daha hafif ve "compact" yaşa tadında "Minimalizm" adlı bir felsefi yasayış biçimi ya da tavırla başladıkları yeni bir banknot kazanma macerasının Netflix tarafından öykülenmis bir belgeseli olarak algıladım bu belgeseli. Bittabi, kapitalizmin insanlarda yarattığı o metacı, ihtiyaç fazlası harcama, istifçilik hastalığını, yan karakterler ve kimi sosyolog ve psikolologların görüşleriyle de Netflix'in izlenilebilir şekle sokmasını da yadsıyamam. Sona doğru çocukları hedef alan reklamlar hakkında da güzel mesajlar veriliyor ama belgeselin konu mankeni olan gençlerin kapitalizm karşısında çok da ışık saçmadığını söyleyebilirim. Sanırım Netflix ve kitap teliflerinden, banknot yüklerini çoktan tutmuşlardır.Ben yine de fazla haksızlık etmek yerine, en azından belgeseldeki kimi sosyal mesajların hatırına ve o mesajların anlamlarının düşünülüp kelebek etkisi yaratması olasılığına karşı belgeselin izlenmesini tavsiye ederim. Belgeseldeki subliminal marka reklamlarından da ayrıca rahatsız olduğumu eklemeliyim. Kitapları ise mutlaka Migros'un manav reyonlarının bitişiğindedir. 😊
Minimalizm
Minimalizm belgeselinden aklımda ne hikmetse tek kalan ayrıntı, konu hakkında fikirleri alınan bilim insanlarından birinin ( kadın ) şu cümlesi enterasan gelmişti ve paylaşayım istedim: " Tek başınıza gittiğiniz bir barda, daha önce görmediğiniz ve orada tanıştığınız birisinin, sizle sohbet arkadaşı olması ve akabinde her zaman bildiğiniz alkol sınırınızı isteminiz dışında geçmeniz sizce tesadüf olabilir mi? Belki de o kişi, içtiğiniz alkol markasının fabrikasında çalışan bir personeldir ne dersiniz?" Evet, kadının yaklaşık olarak söylediği bu idi. Enterasan bulmuştum. Böyle bir şey mümkün müydü? Sanırım bu sistemde her şey mümkün.😀 - Param varsa tekila severim ayrıca.
603 öğeden 371 ile 380 arasındakiler gösteriliyor.