"Evren nereye gidiyor, bir sonu olacak mı? Eğer olacaksa nasıl sona erecek? Bu soruların yanıtlarını bulursak, belki Tanrı'nın zihnini de anlamış oluruz."
“Her galaksinin sayısız yıldızı, yıldızların etrafındaysa sayısız gezegen var. Biz, Samanyolu galaksisinin sayısız yıldızlarından birinin etrafında dönen bir gezegende yaşıyoruz. Her şey birbirinin içinde büyükten küçüğe doğru varmakta; hayat, konik bir spiral gibi."
Elimde değildi, her dakika evreni ve uzayı düşünüyordum.
“Kâinatın bir başlangıç zamanı var mı acaba?
Bunu bulsak ne şahane olur!"
İçinde olduğum dünya, benim bildiğim, benim hazırlandığım bir dünya değildi; hızla değişmişti, ayak uydurmam asla mümkün değildi. Çünkü ben tam bir Viktoryen’dim, yani romantizm ile modernizm arasında bir yerdeydim.
Oğlum unutuyorsun galiba, ben öğretmenim, sıradan bir öğretmen. Biz, cevabı bulunmuş şeyleri anlatırız çocuklarımıza. Soru sormak filozofların ve bilim insanlarının işidir.
İşte o an, bende bir bilim insanı potansiyeli olduğunu anlamıştım!
Beni diğer bilim insanlarından ayıran en önemli şey buydu işte; paranın başkaları için taşıdığı anlam, benim için hiçbir şey ifade etmiyordu, ben hayallerimin peşinde koşuyordum.