Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bilmeniz Gereken 50 Tablo

Profil
Interieur 1913
Sanat hayatı boyunca, teknik resim ve grafik sanatı üzerine usta isimlerden biri olarak anılan Pierre Bonnard, 1888'de Paris'te Julien Akademisi ve Güzel Sanatlar Okulu'nda eğitim gördü. Maurice Denis ve Edouard Vuillard ile stüdyosunu paylaştı, en çok da Paul Gauguin'den etkilendi. Onun fırça darbelerine ve baskın renkleri kullanmasına hayranlık duydu. Önce, tamamen renklerle yapılan biçimlendirme anlayışına sahip Nabilere, sonraki yıllarında ise içtencilik (intimisizm) akımına yöneldi. Sanatçı, aynı zamanda Japon baskı sanatından ve tablolarından da feyz aldı ve renk geçişleri ile ışıklandırma konusunda orijinal bir üslup yakaladı. Van Gogh'a ilgisinin artmasıyla, o da tutkularını tablolarında yansıtmaya başladı. Bonnard, iç mekân konusunda ustalaştı. En ünlü tablolarından 'Interieur'da sanatçı, ev içinden gündelik bir sahneyi konu edinir. Yatağın üzerinde oturan insan, aynadaki aksinden kendini belli eder. Tablodaki sıcak ve soğuk renklerin karşıtlığına getirdiği hareketlilik ve canlı renkler, sanatçıyı özel kılar.
Dynamism Of A Dog On A Leash 1912
1901'de Paris'e giderek sanat çevrelerine giren Giacomo Balla, burada empresyonizmden etkilenerek ‘Fütürist Manifestosu'na imzasını attı. 20'nci yüzyılın değişen resim anlayışını yakalamakta usta olan ressamın eserlerinde, sürekli bir dinamizm ve canlılık hâkim oldu. Tıpkı bir fotoğrafın devinimini yakalar gibi boyadığı tuvaller, sanat çevrelerince büyük ilgi gördü. Birinci Dünya Savaşı'nın başlaması ve faşist akımlar sanatçıyı derinden etkiledi ve figüratif resim anlayışına sürükledi. 1930'lardan sonra resimlerinde soyut öğeler yer almaya başladı. Tasmalı Köpeğin Dinamizmi' adlı tablosunda, bir köpeğin hareketlerini gerçekmiş gibi tasvir etti. Ressam, Jules-Etienne Marey ve Edward Muybridge adlı fotoğrafçıların hareket çalışmalarından yararlanarak yaptığı resimde, değişik hareket geçişlerini eş zamanlı olarak yansıttı. Bu şaşırtıcı ve daha önce hiç kullanılmamış teknik ve renk geçişleri, dikkati üzerine çekti. Balla, ardından yetişen birçok genç sanatçıyı, resme hareket katma tekniği ile derinden etkiledi.
Reklam
Composition IV 1911
20'nci yüzyılın en parlak ressamları arasında sayılan Kandinsky, hukuk eğitimi aldığı sırada gittiği Monet'nin sergisinden etkilendi. Okulu bırakarak Münih'e taşındı ve Franz von Stuck'tan dersler aldı. Kendilerine Blue Rider' adını veren bir grup ekspresyonist sanatçının arasına katıldı ve resim sanatına yön veren Franz Marc ve Paul Klee ile tanışma fırsatı buldu. Zamanla ustalaşan Kandinsky'nin tarzı, ekspresyonizm ve fovizm (çiğ ve bağıran renklerin doğrudan kullanımı) arasında değişen soyut bir hal aldı. En ünlü tabloları, soyut sanat akımı içinde yaptıkları oldu. Seyahatleri sırasında Van Gogh ve Gauguin gibi empresyonist sanatçıların eserlerini inceleme fırsatı buldu. Nazi iktidarına kadar Bauhaus'ta öğretmenlik yaptı. Bir süre sonra Fransa vatandaşı oldu. Ressam için sanatın asıl amacı, dış dünyadan sıyrılıp iç dünyayı harekete geçirmekti. 'Kompozisyon IV tablosunda kullandığı canlı mavi, sarı ve pembe tonlara rağmen, mutluluktan çok içe kapanık ve karışık bir his dünyasına hitap eder. Resmini soyut ve özgür sanat olarak tanımlayan Kandinsky eserinde, çizgileri serbest, renkleri özgür bir atmosferde kullanarak iç dünyasını yansıtır.
La Dans 1909-1910
Fovizmin (çiğ ve bağıran renklerin doğrudan kullanımı) kurucusu sayılan Henri Matisse, ressamlığının yanında bir tasarımcı ve baskıcı olarak da anılır. Matisse, hukuk eğitimi alırken okulu yarıda bıraktı ve 1890'dan sonra yalnızca sanatla ilgilendi. Sembolist ressam Moreau'nun egzotik renklerinden etkilendi. İlk dönem eserlerinde neo-empresyonist izler görülürken, sonraki yıllarda tablolarında Akdeniz tarzı sıcak, canlı renklere ve duygusal olgulara yer vermeye başladı. Yıllar geçtikçe farklı bir tarza yönelen Matisse, 1905'te arkadaşlarıyla beraber yeni bir akım olan fovizmi yarattı. Tuvalin üzerinde şekillerle ve renklerle kendine özgü yeni bir stilde resim yapmayı tercih eden sanatçı, kendinden sonraki genç nesli de etkiledi. 1907'de görme fırsatı bulduğu Ambrogio Lorenzetti'nin fresklerinden etkilenerek yaptığı 'Dans' tablosu, mavi ve yeşil fon üzerinde, sade bir kompozisyon içinde dans eden insan figürlerini konu alır. İç içe geçmiş insanlar, tıpkı notalar gibi birbirine bağlı ve ahenk içindedir. Figürlerle, fon arasında karşıtlık vardır. Danslar sıcak, renklerse soğuktur.
The Kiss 1907-1908
Eğitimini sanat ve meslek okulunda tamamlayan Gustav Klimt, önceleri dekorasyon ressamı olarak çalıştı. Daha çok avangart bir sanat çizgisinde ilerleyen Klimt, eserlerinde kadın bedenini kullanmayı alışkanlık haline getirdi. Birçoğu ince bir erotizm içeren tablolarında özel süslemeler de yer alır. Kendine has tarzı ile çağdaş birçok sanatçıdan ayrıldı ve bir süre sonra Viyana Sezession grubunu kurdu ve ilk başkanı seçildi. Klimt’in stili, Art nouveau sanat ve sembolizmin bir karışımı olarak dikkat çeker. Farklı renk karışımları, hoş süslemeler ve dekoratif çizgileri, sanatının olmazsa olmazlarıdır. Beyin kanamasından hayatını kaybeden ressamın en ünlü tablosu olarak tarihe geçen Öpücük', anın ve mekânın dışında, bir yerde birbirlerinden geçercesine öpüşen bir çiftin tasviridir. Tabloda, Klimt’in vazgeçemediği çizgiler ve dekoratif süslemeler dikkat çeker. Kadın ve erkeğin dünyasındaki farklılığa dikkat çeken ressam, kadını çiçekler arasında tıpkı bir ilkbahar gibi resmederken, erkeği daha sert çizgiler ve geometrik desenlerle yansıtır. Kadın ne kadar kırılgan ve yumuşaksa, erkek o denli sert ve nettir.
Les Demoiselles D'Avignon 1907
20'nci yüzyılın en geniş vizyonlu sanatçısı olarak ünlenen Pablo Picasso, ressam, mozaik sanatçısı ve heykeltıraş olarak öne çıktı. Babası, resim öğretmeni olduğu için Picasso'nun yeteneğini hemen fark etti. 1895'te Barselona Güzel Sanatlar Akademisi'ne kabul edildi. 1900'de gittiği Paris'te ilk dönem eserlerini verdi. Kent yaşamının yanında, sirk palyaçolarını ve akrobatları resmetti. Mavi dönem olarak bilinen evresinden sonra, 1906'da Paris'te gerçekleşen Cezanne retrospektifini görmesi ve Paris'teki primitif sanatla tanışmasıyla kübizmin akımını şekillenmdirmeye başladı. Üç boyutlu cisimleri bu teknikle iki boyutlu hale getirdi ve onların hem profilden hem de önden görünmesini sağladı. En çarpıcı resimlerinden 'Avignonlu Kadınlar', kübizmin ve modern sanatın başlangıcını simgeler. İnsan yüzünün temsilinin tüm kuralları, bu tabloda yıkılmıştır. Yüzdeki simetrinin reddedildiği eser, arkaik ve primitif sanattan izler taşır.
Reklam
Causerie Chez Les Fontaines: Monsieur Et Madame Arthur Fontaine 1904
Paris'teki Julien Akademisi'nde eğitim gören Edouard Vuillard, eğitiminin ardından açtığı atölyeyi Pierre Bonnard ile paylaştı. Serusier'in teorilerinden ve Gauguin'in çalışmalarından etkilendi. 1889'da 'Nabis Sanat'ın üyesi olarak kayıtlara geçti. Sanatçı, aynı zamanda Japon resim anlayışından, çiçek tablolarından ve iç mekân resimlerinden etkilendi. Bu ilgisi, duvar kâğıdı, baskı ve dekoratif işlerle de uğraşmasına yol açtı. Eserlerinde daha çok iç mekânda, insanların en domestik hallerini ve bütünsel bir duyguyu vermeye çalıştı. Son dönem resimleri, çok daha doğal ve gerçek bir fotoğraf havası taşıdı. Anlık duyguların öne çıktığı tablosu 'Causerie chez les Fontaines'de özellikle renkli halı ve en doğal haliyle oda görüntüsü ve sohbet eden bir çift dikkat çeker. Eser, 1904'te Salon d'Automne'da sergilendiğinde ressam, bu çalışmanın en keyifli eseri olduğunu söylemişti.
Still Life With Apple'a 1898
Fransız post empresyonizmin öncülerinden Cezanne, hem seyyah hem ressam olarak anıldı. Modern sanatın gelişmesine katkıda bulunduğundan, post empresyonizm anlayışının babası olarak ün yaptı. Hukuk eğitimi aldığı sırada resme olan ilgisi ağır basınca Paris'e, çocukluk arkadaşı Emile Zola'nın yanına gitti. Yetenekli olmasına rağmen tabloları, Paris Salonu (Fransız Güzel Sanatlar Akademisi tarafından kurulan şehirdeki kamuya açık tek sanat sergisi) tarafından reddedildi. Ancak ressam, çalışmalarına ara vermeden devam etti. Kariyeri boyunca özellikle natürmort yapmaktan keyif aldı. Eserlerinde kullandığı siyah, kahverengi, gri renkler ve hüzünlü hava, fark yaratmasına yardım etti. Sakin ve sessiz bir hayat tercih eden sanatçının, Pissarro ile tanıştıktan sonra eserlerinde canlı ve parlak renkler kullandığı görülür. Derinlik algısını bozması ve perspektif kurallarına uymaması, kübistlere ilham kaynağı olmuştur. 'Still Life with Apples' adlı eseri, lirik dönemine denk gelir ve canlı renkler, ışık yansımalarıyla dikkat çeker. Stüdyoda resmedilmiş, hem geleneksel hem de modern izler taşıyan eserde elmalar tanımlanabilir bir gerçekliktedir. Renkleri ise yanındaki diğer objelere göre değişiklik gösterir.
Nave Nave Moe 1894
Hayatının büyük bir bölümünü Tahiti'de geçiren Paul Gauguin, 1855'te Fransa'ya döndüğünde bir süre borsada çalıştı ve resme olan tutkusunu hobi olarak devam ettirdi. 1882'de çalıştığı borsa dramatik bir çöküş yaşayınca, hayatının kararını alarak yalnızca resme yöneldi. İlk resimleri empresyonist tarzda olmasına rağmen Pissarro’yla tanıştıktan sonra farklı bir vizyon yakaladı ve daha çok sembolizmin etkisinde eserler verdi. Japon resimlerini incelerken keşfettiği parlaklık, karışık renkler ve özel çizgiler de Gauguin'in kendi tarzını yakalamasında etkili oldu. Eserlerini, Tahiti’den edindiği izlenimleri harmanladığı, özel tarzıyla yorumladı. En önemli tablolarından “The Vision after the Serman', bu dönemin ürünü olarak ön plan çıktı. 1894'te yaptığı başarılı tablosu 'Nave Nave Moe', Tahitili iki genç kızın gün ortasındaki en saf halini anlatır. Kullandığı canlı renkler ve resmin doğallığı, ressamın başarısını perçinler. Sentetik teknik kullanan ressamın eserinde iki kız, kompozisyondan uzak, yapıştırma gibi durur.
The Child's Bath 1893
Mary Cassatt, kendisinde derin izler bırakan iç savaş çıkana kadar Philadelphia'daki Pensilvanya Sanat Akademisi'nde eğitim gördü. Savaştan kaçarak ailesiyle Avrupa'ya gitti, İspanya, İtalya ve Fransa'da eğitimine devam etti. Paris'e yerleşmeden önce Hollanda'da tanıştığı Edgar Degas'dan etkilendi. Domestik konularda çalışmasına yol açan bu etkileşim, Cassatt'ın pastel ve yağlı boya çalışmalarına da yön verdi. Öğretmenlerinden Thomas Eakins'in teknikleri, ressamın kendi stilini yakalamasında etkili oldu. Fransa'daki dört empresyonist kadından biri olan sanatçının, bir annenin kızını yıkadığı sahneyi anlatan ünlü tablosu "The Child's Bath', resim tarihindeki, geleneksel ev halini anlatan en önemli eserlerden biri oldu. Konusu ve perspektifi Japon resminden esinlenilerek yapılan eserde sanatçı, annelik duygusunu resmeder.
50 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.