Binnur Şafak Nigiz

Profil
"Canım yanıyor," diye itiraf ettim sonunda. Bu fiziksel bir acı değildi, bu ruhun feryadıydı.
Sayfa 326 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Haklıydı ama ruhumun zaten kırık kemiklerinin üzerine yeni kırıklar eklemesini de beklememiştim. Sanki ruhum onun avuçları arasındaydı avuçlarını sıktıkça ruhum parçalara ayrılıp, bileklerinden akıyordu. "Canım yanarken başkalarının da canını yakmaktan korkuyorum ben. "Her canı yanan can yakacak diye bir kaide yok." diye fısıldadı alnını alnıma yaslayarak. "Canının acısını bahane edip can yakmak, günaha yeni bir kılıf uydurma yoludur."
Sayfa 326 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Ruhum senin mağarandayken nefes alıyor Çakal," diye fısıldadım, avuçlarımı kalbinin üstüne bastırarak. Kalbinin o sert atışını hissettim. "Sanki acısına tek çare senmişsin de senden başka nefes alacak yeri yokmuş gibi."
Sayfa 329 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
"Cenneti gömdüğün yetim gözlerindeki ışık içine düştüğün kuyuyu ateşe verirken, ben o ateşlerin mağarama sızıp beni yakacağını zaten çok önceleri anlamıştım," dedi acımasızca. "Bu saatten sonra mağaradan çıktığını göreceğime göğsümü bir sustalıyla deşsinler daha iyi." Yırtılan ruhumun yamasıydı kara gözleri, Ruhum kuyunun en dibindeydi, O ise bir mağaranın içinde.
Sayfa 329 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Onun göğsüne saplanan sustalının sapı bıçaktandı. Ona doğru koştum, ona sarıldım. Bıçak kalbime girdi, sustalı tamamen onun göğsüne saplandı. Her şeye rağmen, biraz sonra ölecek olmamıza rağmen birbirimize daha sıkı sarılmaya devam ettik. Bir kuyu vardı, kapağı on dokuz yıl önce bir baba tarafından kapatılmıştı. Kuyunun dibine atılan küçük kız on dokuz yıl boyunca o kuyunun tepesine bakmış, kapağın açılmasını dilemişti. Bir gün kuyunun dibinde yaşamayı öğrendi. Etrafına bakındı. Kuyunun sonunda gidebileceği bir mağara olduğunu gördü. Yürüdü, yürüdü, yürüdü. Mağarayı koruyan örümceğin beyaz ağına dokundu, koruyucu örümcek ördüğü ağdan sarkarak kızın nefes boşluğuna indi. Yavaşça nefes boşluğuna oturdu. Kız ağa takıldı, elleriyle itti, ağın içinden geçti. Girdiği mağaranın adı Kehf'ti. Kız çocuğu kabul edilmişti. Kehf'e baktım. Ben buraya aittim.
Sayfa 329 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Kuyunun kapağının açılacağını hissettiğim o an, yıllardır çıkmak istediğim bu kuyudan aslında çıkmak istemediğimi anladığım andı. Ben bu kuyudaki mağaraya aittim.
Sayfa 331 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kendimi hiç tanımadığım o elin sahibinin arkasında, onun ritmine ayak uydurarak koşarken bulmuştum. Bedenim çiziliyordu, ağaçların dalları kollarıma çizikler atıyordu, yabani otların dikenleri tenimi tırmalıyordu ama umurumda değildi. Belirsiz bir yolda koşmaktansa, yaralar içinde bu eli tutarak koşmak bana daha güzel geliyordu.
Sayfa 331 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Onun güzelliğini izlerken ruhum soluklanıyordu.
Sayfa 332 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Kilidi sıkışmış bir odanın içinde, kendi hayatımla baş başaydım; aynı odanın içinde o duvar senin bu duvar benim koşturarak hayatımdan kaçarken, bir gün kapının kilidi kırılmış, içeri bir adamın gölgesi devrilmişti. Odaya düşen gölgenin altına saklandığımda, hayatımın beni bulamadığını fark etmiştim.
Sayfa 333 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
Güzelliği, göğsümün altında uyuyan kimsesizin avuçlarına uzatılan bir parça ekmek gibiydi.
Sayfa 333 - Dokuz YayınlarıKitabı okudu
444 öğeden 291 ile 300 arasındakiler gösteriliyor.