Profil
"Bir kral her iltifatı olduğu gibi kabul etmemeli. Etrafının dalkavuklarla dolu olduğunu unutmamalı."
Sayfa 176 - Martı Yayınları, LaraKitabı okuyor
Alman Birliklerirnin Avusturya ya girmesi uzerine
"Kuşkusuz dalkavuklarda akıl takdir edi- lir, ama ancak koşulsuz itaatle birlikte olur- sa. Aklın yanında bu 'iyi hal' belgesi eksikse ve hükmeden kişinin yararına işlediğinden emin olunamazsa, akıllı kişiye akıllı değil de daha çok saygısız, küstah ya da hain denir; ve öyle bir durum doğar ki, hükmeden kişi- nin güvenliğini tehdit etmese de en azından onuruna ve otoritesine karşıymış gibi olur. Si- yaset alanında bunun örneği çoktur." Bu konferansta Musil'in birkaç yerde ver- diği örneklerde "kadın"ı öne sürmesi, zaman zaman eleştirilmiştir. Musil'in örnekleme ya- parken neden temelinde kadın olan ifadeleri tercih ettiği doğrusu merak konusu. Musil'in konferansının sonunda dediği gibi, ahmaklığa karşı en önemli çare, "alçak- gönüllü olmaktır". Alçakgönüllülük ise, gü- cün ve iktidarın tadını aldıkça bazı kişilerin uzaklaştıkları bir erdem. Bu küçük metin ve içindeki fikirler şimdi her zamankinden de güncel ve büyük olası- lıkla daha uzun süre de öyle kalacak. İlknur Özdemir
Reklam
Osmanlı zamanında dalkavukluk bir meslek dalı idi. Dalkavukluk icrasında fiyatlandırma: Kuyruğu dışarıda kalmamak üzere bir fındık faresini ağzının içine kapama; 400 para Çıplak başa tokat: 45 para
Sayfa 12 - Doğan KitapKitabı okudu
Çoğumuzun istediği doğru söz söylemek değil, bilgiçlik taslamaktır.
Çevremizin %90'ı...
Sofu ile sofu, sefihle sefih, doğru ile doğru, hayırsızla hayırsız, hırsızla hırsız, arsızla arsız, yüzsüz ile yüzsüz olur.
Sayfa 66 - Türk Dil Kurumu Yayınları
Osmanlılarda dalkavukluk, tarifeli ücret karşılığı icra edilen bir meslekti. Mesela dalkavuğa bir Osmanlı tokadı atmak 30 para, merdivenden yuvarlamak 180 para, bostan dolabına bağlayıp bir tur attırmak 600 para, elini-ayağını domuz topu bağlamak 40 para, burnuna fiske vurmak 20 para, sakalından beş-on kıl koparmak 60 para idi. Yani eskinin dalkavukları çok para kazanamazlardı. Şimdikiler ise -devlet ihaleleri dâhil- çuvalla götürüyorlar. Allah "çağdaş dalkavuk" ların şerrinden hepimizi korusun!
Sayfa 174 - Panama Yayınları, Yavuz BahadıroğluKitabı okudu
Reklam
Koskoca yazarlar, (yüksek transfer ücretleriyle medya grubu değiştirmelerinden dolayı bunlara "yazarkasa" demek sanki daha doğru geliyor) haklarında onlarca dava olan patronlarını yere-göğe sığdıramaz, koskoca milletvekilleri, durduk yerde genel başkanını öve öve bitiremezler. Zaman zaman öyle bir övme tuttururlar ki, vıcık vıcık yağ damlamaya başlar. Ne garip şey!
Sayfa 171 - Panama Yayınları, Yavuz BahadıroğluKitabı okudu
Tutalım ki bir kalem odası vardır, ama burada değil, başka bir ülkede... Gene tutalım ki, bu kalem odasının bir şefi vardır. Rica ederim, o şefin astları arasında oturuşuna bir bakın... Yüzünde öylesine mağrur, asil (daha neler neler anlatan) bir ifade vardır ki, ağzınızı açıp kendisine bir şey söylemeye çekinirsiniz! Fırçayı alın elinize, resmini yapın... Bir Prometheus, tam bir Prometheus! Kartal gibi bakışları vardır, hareketleri ölçülü ve ağırdır. Aynı kartalı bir de kalem odasından çıkıp koltuğunun altında evraklarla müdürünün odasına giderken görün... Süklüm püklümdür, keklik gibi sekerek koşturmaktadır. Ama kendisinden küçük rütbelilerin bulunduğu bir toplulukta veya akşam eğlencesinde bizim Prometheus gene Prometheus’tur. Ama çevresindekilerin rütbeleri kendisinden birazcık yüksekse Premetheus’ta Ovid’in bile aklına gelmeyecek değişiklikler olur: Böcek kadar, böcekten bile küçük, bir kum tanesi oluverir! Ona bakarken şöyle geçirirsin içinden: “Hayır, İvan Petroviç değil bu... İvan Petroviç’in boyu daha uzundur, oysa bu daha kısa boylu ve zayıf. İvan Petroviç yüksek sesle konuşur, sesi kalındır ve asla gülümsemez, oysa bu neyin nesiyse... kuş gibi cıvıldıyor ve durmadan gülümsüyor.” Yakınına gidip bakarsın, evet, İvan Petroviç’ten başkası değildir! “He-he,” diye geçirirsin içinden..
Sayfa 168 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Mutlaki yönetimlerde tahta yakın olan soylular efendinin tutkularını pohpohlayıp kaprislerine seve seve boyun eğerler. Gelgelelim halk kitlesi köleliğe razı gelmez, çoğunlukla zayıflıktan, alışkanlıktan veya cehaletten boyun eğer ona, kimi zaman da krallığa ya da krala duyduğu sevgiden. Kendi iradelerini prensin iradesine feda etmekten bir tür zevk ve gurur duyan be böylece bizzat itaatsin ortasında bir tür ruhsal bağımsızlık inşa eden halklar gördük. Bu halklarda yozlaşmadan çok sefalete rastlanır. Nitekim onaylamadığını yapmakla yaptığını onaylıyormuş gibi görünmek arasında büyük bir fark vardır. Birini zayıf insan yapar ama diğeri ancak bir uşaklık alışkanlığı olabilir.
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.