Bu ayın konusu okurun “iğneyi kendine batırması” için güzel bir sayıydı. Günlük hayatımızda belki de en fazla yaşadığımız duygulardan biri “öfke”. “Teknik bir arıza” kısmındaki ihtiyarın öfkeli mizacıdan ve üçüncü sayıyla artık evimizin küçük çocuğu gibi olan Mert’in minik öfkesine kadar, dergi münhasır yaklaşımıyla tüm yaş gruplarına kendi dilllerinden sesleniyor.Yirmi yedi yıl önce toplumun bir güruhunun sefihane öfkesini güzel bir anlatımla göz önüne seriyor. Bizimle beraber hissedenlerin olduğunu hissetmek, hayatın sıradanlığının duvarlarına yumruk indiriyor.
Elinden, dal gibi düşerken ümit,
Ne bir hasret dinle, ne bir ah işit;
Bir yaprak ol, esen rüzgarlarla git,
Kırık bir tekne ol, dalgalarla gel.
Necip Fazıl Kısakürek
Gerçekten bedel ödedik mi? Ümidimizi yeşertmek için kendi içme suyumuzdan kısıp ümit tohumunu suladık mı? Yoksa filiz versin diye beklediğimiz toprağa kattığımız tek şey, akıttığımız göz yaşları mıydı?
İkinci sayısı “Ümit” konusu ile düşündüren, sorgulatan ve yüzde tatlı tebessüm bıraktıran güzel bir birleşim olmuş.Dergi tüm yaş gruplarına ustaca seslenmesiyle farkını ortaya koyuyor. Kendi yaş grubumdan bana acaba ne denilmiş diyerek başladım sayıya. İzlemiş olduğum bir filmi işaret ediyordu. Film seyretmekle! ders çıkararak izlemenin farkını hissettirdi. İlk gençlik yıllarındaki arkadaşlara “Ümit” ama nasıl bir “Ümit” alt sorusuyla, sözle değil çalışarak ve emekle “Ümit” etmenin önemini ve dahi anlamını düşündürerek sorgulatıyor. Dergi ilk sayıda olduğu gibi kitap tahlilleri ve şiir alıntılarıyla okuru ister istemez bir kitap listesi oluşturmaya başlatıyor. Sözün ve yazının ifade derinliğinin önemi sözlük tahliliyle gözler önüne seriliyor. Yeni sayıyı ve Uçan Varil hikayesinin devamını heyecanla bekliyorum.
“İlk olarak ümidin, insanı hayra ulaştıran iki duygudan biri olduğu anlatılıyor İhya’da. Diğer duygu ise korku!” (s. 28)
İlk sayısında “korku” kavramını ele alan dergi bu sayısında ise “ümit” kavramı ile okurlarının karşısına çıkıyor. Birbiri ile ne kadar ilişkili iki kelime değil mi korku ve ümit? Her ikisi de 21. yüzyıl insanının derinden