Bence hayat bir sürü hikâyenin toplamından oluşmaktaydı, esas hikâyenin tamamlanabilmesi için bir öncekinin yarım kalması gerekiyordu. Belki de bir sürü küçük hikâye sonunda ana hikâyeyi oluşturuyordu. Ne olursa olsun herkesin bir hikâyesi vardı işte, ama acı ama tatlı bana göre üç aşağı beş yukarı hepsi aynıydı. Çünkü hepsi bir arayışın hikâyesiydi, kalıplara soktuğumuz mutluluğu arama çalışması. Hikâyemin başlarında ve ortalarında bir Birol vardı belki hatırlarsınız? Hah işte biz o Birol'la evlenmek üzereydik, ta ki beni bir telefon mesajıyla nikâhtan bir gün önce terk edene kadar. Yavaş atın çiftesi pek olurmuş hesabıydı benimki, şoka İstanbul'da girdim Norveç'te çıktım. İçime sığmaz mutluluğumu yaşadıkça da iyi ki yaşamışım bu şoku diyorum, iyi ki beni terk etmiş patates çuvalı...