Hayatın devam etmesi için kaos gereklidir. O böyle düşünüyor. Cennet ancak bir ütopya olabilir. Ama kaos gerçeğin ta kendisidir. Madam Arthur Bey hayatı devam ettiren kaosun mimarı olmak istiyor. Her zaman. Hayatı barış ve mutluluk ekseninde döndürmeyi umanlara ders vermek istiyor. Onları alaşağı etmek. Onlara imkânsızlığı göstermek...
~•~
“...her inanış biçiminde mukayyet olan "gayb" esası, batıda kaos postulatı ile güvence altına alınmıştır.
Kiliselerin kapısında görünmez kalemle yazılı olan; "Kaos, postulat olmaktan çıkarsa, Hristiyanlar zıvanadan çıkar" levhası, ilk önce kaosun olduğuna değil, ilk önce kaosun gerekli olduğuna ikna ediyor onları. Çünkü doğuda mukaddes halde mevcut olan "azamet" kavramı, batı için ihlal edilebilir bir kavramdır. Sözgelimi, onlarda azîm olan insandır, insan kavramıdır. İnsan tanrıyı kabul ettiği için de tanrı azîm olan değil aziz olandır. Yani bu bir tenezzüldür. Çünkü onlar için yaratma dediğimiz şey, tanrıya mahsus olan bir şey değildir ve mucizevi bir şey de değildir. Tanrının yaratmasında kaos vardır.
~•~
Oğuzhan Âsım GÜNEŞ- Muharririn Sonsuz Yolculuğu: İlk Önce Kaos Vardı SöylencesiKitabı okudu
Kurtuluşu kilisenin tahakkümünü kaldırmakta bulan batı, bu keşfinde ve kararında haklıydı. Lakin bizim heveskarlarımız ve idrakı yarım aydınlarımız bu yorumlarken; “Batı, dini tedavülden kaldırmakla büyüdü. Bize de lazım olan budur” dedi ve İslam hakimiyeti ile Hristiyan skolastiğini bir tuttu. Aynı tarihlerde imamlar minberden cennet anahtarı satsaydı şayet, inkılaplar ve yazılan kitaplar haklı çıkardı. Günün Türkiye'si dört yanı mamur bir Türkiye olurdu. İktidar sahipleri ve aydınlar yanıldı. O çürük maya tutmadı. Fikir deyyusluğundan cereyan etmiş bir kaos hakim şu an. İlk önce neyin var olduğunu bilmek ve dahası “tek”liği bilmek, kurtaracaktır bizi. Günün sanatçısına düşen mesuliyettir bu.
Birini bu kadar değerli bulduğunda, o acı çekerken eğlenemezsin; o, hayatının en önemli dönemeçlerini geçmeye çalışırken başını çeviremezsin, böyle davranmak içinden gelmez, bunu yapmamak gerektiğini bildiğinden değil, başka türlüsünü beceremediğinden öyle davranırsın.
"Bizler kaos olarak gördüğümüz, bir felaket olarak adlandırdığımız şeylerle barışmak ve onları kabul etmek zorundayız. Çünkü yalnız bu şeyler sayesinde kurtarılabilir ve kendimizi değiştirebiliriz. Felaketleri memnuniyetle karşılamalı ve her zaman kendilerinden kaçtığımız şeyleri mutlulukla kabul etmeliyiz. Çünkü sadece bu şeylerde, başka hiçbir yerde ve hiçbir şeyde bulamayacağımız kurtuluş umudunu bulabiliriz."
Sayfa 308 - "Chuck Palahniuk:Author of Fight Club", DVDTalk'ta yayınlanan
röportaj, 2000Kitabı okudu
O sarsıntının, sarsılışın, kasırgalı depremin tam da orta yerinde, bütün bunları yaratan insana güvenebilmek mümkün mü, sevildiğinden kuşkuya düşmez misin, kuşkuya düştüğünde bunun yarattığı çatlaktan güvensizlikler, telaşlar, kaygılar gelmez mi?