k

Kişisel gelişim - Edebiyat

1 member
" Geçmiş deneyimlerden taşıdığın negatif yargılar, içdünyanda suçlamalara neden olur. Suç cezayı getirir. Kendini cezalandırdığın noktada, kendinle ve hayatınla ilgili memnuniyetsizliğin suçluluğu, suçluluk ise cezaları pekiştirir. Yine aynı şeyleri yapar, yine memnun olmazsın. Yargılarının teyidini alır, suçluluğunu pekiştirirsin...
Reklam
" Hayatta yeterince esnek olamıyorsak, bizim için en rahat pozisyon karşı tarafa bakmaktır. Konu hep karşı taraf.. Konu hep o kişidir. Onun ne yaptığını, onun ne dediğini analiz etmektir. Onunla ilgili yargılara gitmektir. Oysaki dengemizi gerçekten bulmak istiyorsak, içinde bulunduğumuz kendi mevcut pozisyonumuzu değiştirmemiz gerekir.
" Seçimlerimiz, yaşam yolculuğumuzdaki iniş çıkış grafiğini kimi zaman doğal akışından çok daha sert ve acı veren hallere dönüştürürken, kimi zaman da farkındalığımıza bağlı olarak bizi çok daha dengeli inen ve çıkan bir akışa götürüyor .."
“Yengeç Sepeti Sendromu”
“İlk olarak Filipinli yazar Ninotchka Rosca tarafından kullanılmış ‘Yengeç Sepeti Sendromunun’ şöyle bir hikâyesi var: Kumsalda yürüyen bir adam, avlanan balıkçıya yaklaştığında kova içerisindeki yakalanmış yengeçleri bir yengeç sepetinin içinde görür. Kovanın üstü açıktır, kapağı yoktur. Bu durum onu şaşırtır çünkü yengeçlerin kaçabileceğini düşünür. Balıkçıya sorduğunda, ‘Evet, tek bir yengeç olsaydı kesinlikle kaçardı. Ancak pek çok yengeç varsa, biri kaçmaya çalıştığında diğerleri onu yakalar, kaçamayacağından emin olur, geri kalanlar da aynı kaderi yaşarlar,’ yanıtını alır.. Tek bir yengeç kapaksız kovadan rahatlıkla çıkabilirken, sayı arttıkça kaçış imkânsızlaşır. Sonunda kimse kazanamaz.. Yengeç Sepeti Sendromu, ‘ben yapamıyorsam sen de yapamazsın, ben başaramıyorsam sen de başaramazsın,’ felsefesini güder. Hayatımızın her evresinde bizi aşağı çekenler olur. Bakın bu durumu Cenap Şahabettin ne güzel özetlemiş: ‘Haset, başkasının balını, kendi ağzına zehir etmektir.’ Hayatınızın direksiyonunu kimsenin eline vermeyin…”
Kaybedilmiş Umut, İnsanın İç Dünyasının Kıyametidir:
“Umudun insan sağlığını ciddi anlamda etkilediğini, Viktor Emil Frankl’ın ‘İnsanın Anlam Arayışı’ kitabında okuduğumda gördüm: Nazi toplama kampında kıdemli bir blok bekçisi bir gün Frankl’a garip bir rüya gördüğünden bahseder. Rüyasında bir ses ona bir dilek hakkının olduğunu söyler. Bekçi de, savaşın ne zaman biteceğini, kampın ne zaman özgürlüğe kavuşacağını sorar. Ses ona, 30 Mart cevabını verir. Bekçi rüyayı Şubat 1945’te görmüştür. Bir yıl boyunca umutla bekledikten sonra bu umutların yerini hayal kırıklığı bırakır. 29 Mart’ta aniden hastalanan bekçi, 30 Mart’ta hayata veda eder. Bir yıl boyunca kendini umutla ayakta tutmanın ardından gelen umutsuzluklar, bekçinin hayattan kopmasıyla sonuçlanır…”
Sayfa 118Kitabı okudu
Reklam
660 öğeden 661 ile 660 arasındakiler gösteriliyor.