n

Necip Fazıl'ın Şiiri

Önce şu noktayı tespit edelim. Yahya Kemal'in aksi-ne Necip Fazıl'da "Divan Şiiri" geleneğinin belirgin bir tesiri yoktur. O, daha ziyade halk şiiri geleneğimizi, modern muhteva ile doldurmuştur.
Sayfa 30 - Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları
Bütün şiirlerini hece vezniyle yazdı ve biçim'e ısrarla bağlı kaldı. Hece veznine, saygı ve duygu biteviyeliğinin sınırını aşan, telkinci bir ahenk koyabildi. Tasvir ve psikoloji unsurlarına tam değer veren, benzetmeleri esaslı bir duyguyu ifade eden ve yeni ölçülü bir şiir üslubu meydana getirdi. Felsefi duygularını da fikir kuruluğuna düşmeksizin şiirde eriten bir "simyâger" ustalığıyla ve kolay anlaşılan bir üslupla söylemeyi başardı.
Sayfa 19 - Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları
Reklam
İSLÂM'IN BİR ERİ...
- "(...)İslâm dünyası da, tıpkı Necip Fazıl'ın geçirdiği ruh varoluşunun ölüm kalım savaşını, bütün benliğiyle ve en vahim şartlarda yaşıyordu. Üstelik, Batıda, din medeniyetin sadece bir unsuru ve bir huzur dengesi iken, bizde medeniyetin tâ kendisi idi. Bunun için o var oldukça biz de var olacağız, o çekildikçe biz de ölüm sularına yaklaşacağız. Böylece Mutlak Hakikat'ı bulan şair, onun bütün sistemini taşıyan İslâm'ın bir eri gibi kendini tarih içindeki büyük İslâm varoluşu savaşına adamış ve bunun içinde poetik sınırların dışına taşmak mecburiyetini hissetmiştir..."
Sayfa 70 - Necip Fazıl'ın Şiiri I, -Diriliş 1970- Diriliş yayınlarıKitabı okudu
İNSAN ve EŞYA-HEYKEL...
- "Örümcek ağı, bir sanat sabrının sembolü olmak için mi hilkatin bağrına gerilmiştir? O örülüşte, kendi yavaş yavaş gerçekleştiren bir "ben"in hayatına ne büyük bir imreniş ve özeniş vardır. İnsanın en büyük eşya benzeri olan ve benzeri olsun diye insan elleriyle yoğrulan heykel, bir sonbaharda dökülen yapraklar altında ne hazin bir yalnızlığın ve terk edilişin dramını yaşamaktadır. Eşya "heykel" de insana en çok benzediği yerde bile ondan ne kadar ıraktadır. "Ben"e bir türlü ulaşamamakta, erimekte, bahçenin içinde tek ve yalnız buruşup âdeta sonbaharın düşen yaprakları arasında mânevî bir ölümle tükenmektedir..."
Sayfa 71 - Necip Fazıl'ın Şiiri II, -Diriliş 1971- Diriliş yayınlarıKitabı okudu
KUSTUM ÖZ AĞZIMDAN KAFATASIMI...
- "Yunus emre âdeta havada gezen duygu ve düşünceleri o büyük ortak hassasiyetin tesiriyle dile getirmiş, âdeta gelmekte olan medeniyetin hamlesinin şairâne abidesini dikmiştir. Hep hassasiyetler üzerinde çalışması bundan ileri geliyor olsa gerek. Ama Necip Fazıl ilkin yoklukla karşılaştığından "Sanki burnum değdi burnuna yokun!", bu içtimâî ve tarihî yokluğun ruhta doğurduğu metafizik bunalımın tesiriyle ruhun çilesini en büyük çapta çekecektir. "Kustum öz ağzımdan kafatasımı!"
Sayfa 86 - 87, Necip Fazıl'ın Şiiri III, -Diriliş 1974- Diriliş yayınlarıKitabı okudu
ARZULAR KANIMDA BİR ÇAĞLAYAN...
- "(...)İnsan'a, "Ben"e en çok yaklaşmanın adımı olan heykelin hayatına uygun düşen mevsim sonbahardır. Hayatın ölüme çevrildiğini sembolize eden mevsim. "ben" söz konusu olduğu yerde onu "arzular kanımda bir çağlayan" deyişiyle anlatan Necip Fazıl, insana eşyanın dönüşmek için en büyük cehdinin sembolü olan heykeli ölüm mevsimi olan sonbaharla kefenlemektedir..."
Sayfa 72 - Necip Fazıl'ın Şiiri II, -Diriliş 1971- Diriliş yayınlarıKitabı okudu
Reklam
HAKİKAT SIRRINI KURCALAYAN ŞAİR...
"Hep ben ayna ve hayâl, hep ben pervane ve mum; Ölü ve münker nekir, baş dönmesi, uçurum." İnsan için bir yardım yok mudur? "Ben"in bu bunalımlarıyla sarsılan şair, Yunus gibi, Mansur gibi velilerin büyük hayatında çareler arar. Sonra bacalar, dağlar, kadın, şehir, uzayan kaldırımlarda "ben"in dokunuşlarıyla hakikat sırrını kurcalayan ve kelimenin otantik anlamında mistik olan şair, olgunlaştıkça ruhun daha çıplak realitesiyle ve varoluş sorumluluğundaki ağırlıkla mı karşılaşmaktadır? "Yaram var havanlar ezemez merhem / Yüküm var pazarlar çekemez dirhem" derken iyice ben ve hakikatin, yalın, çıplak ve dolaysız karşılaşmasındaki büyük azapla mı sarsılmaktadır?..
Sayfa 67 - 68, Necip Fazıl'ın Şiiri I, -Diriliş 1970- Diriliş yayınlarıKitabı okudu
"MİSTİK" ŞAİR...
- "Ben"in eşyayı ve eşyanın ötesini araştırması, bir çok münekkit ve edebiyat tarihçisinin Necip Fazıl için "mistik" demelerine sebeb olmuştur. Gerçekten de, hele başlangıçta bir mistik eğilimini olduğu inkâr edilemez. Fakat, bu mistisizmde pasif ve sadece eşyaya bakıştan doğan bir mistiklik değildir. O, eşyanın ötesini de daha çok insan beninin alınyazısı bakımından düşünmekte ve Mutlak Hakikat'i bulma kaygısıyla eşyanın ve âlemin esrar perdesini aralamaya çalışmaktadır..."
Sayfa 66 - 67, Necip Fazıl'ın Şiiri I, -Diriliş 1970- Diriliş yayınlarıKitabı okudu
ŞAİRLER...
- "(...)Mevlâna: "Ben şiir söylemiyorum. Benim konuşmam budur!" derken, şiirin, şairin "beni" için tek yaşantı hâline gelişini anlatıyor. Artık düz yazı dünyasından ve mantığından ötede şiir ve mesaj kaynaşımı bir dünyadan haberler getiren kişilerdir şairler..."
Sayfa 88 - Necip Fazıl'ın Şiiri III, -Diriliş 1974- Diriliş yayınlarıKitabı okudu
NECİP FAZIL ve YUNUS EMRE...
- "Yunus Emre, cemiyetimizin yeni ve büyük bir hamlesinin başlangıcında, hassasiyetin keskin bir saflık kazandığı bir dönemde doğan ve bu halk ruhundan aldığı ilhamla cemiyetin en derin, en zengin ve en tabiî şiir dünyasını yüklenip gelen veli bir şairdir. Necip Fazıl'ın çıkış şartları ise, bir cemiyet hamlesinin başlama istidadının olduğu noktada değil, âdeta bittiği ve yok olma izlemini verdiği bir vaktin şartlarıdır. Fakat, şair o kişidir ki, bütün umutların kaybolduğu ve yokluğun bütün şiddetiyle kendini duyurduğu bir anda, cemiyetin bir gün bu ölü noktayı aşacağına dair bir ilhâmın ve inancın tesiriyle doğrulur ve sesini yükseltir..."
Sayfa 86 - Necip Fazıl'ın Şiiri III, -Diriliş 1974- Diriliş yayınlarıKitabı okudu
38 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.