Vakit, Allah Teâlâ'nın bütün kullarına adâletli bir şekilde dağıttığı en büyük sermayedir. Herkesin haftada yedi günü, günde yirmi dört saati vardır. Ne var ki kişi- ler arasındaki tek fark, sahip oldukları vakit değil, bunu nasıl kullandıklarıdır. Zira vakit, geri döndürülemez, biriktirilemez, ödünç alınamaz bir değerdir.
Vakit, soyut bir kavram olmasına rağmen, hayatımıza sığdırdığımız işler açısından ölçülebilir ve kıt bulunan bir kaynaktır. İş hayatında vaktin tanzim ve idaresi, kıt bir kaynak olan zamanın en verimli şekilde kullanılması demektir. Ancak birçok kişi bu kıt kaynağı, nasıl değerlendireceğini bilemeden boşa harcar. Çünkü insanlar, vakitlerini geçirme tarzlarının, kendi iradeleri altında olduğunu fark etmemektedirler. Hayatta başarıya ulaşmak için hakikatte ne kadar az vakitlerinin olduğunu düşünmezler. Boşa harcadıkları zamanın ne kadar çok olduğunu idrak etmezler. Zamanlarını tanzim etme konusunda ne bir sisteme, ne bir stratejiye ve ne de bir titizliğe sahiptirler.
Vakti faydalı kullanmak, meşgul görünmek değil, vakitleri gâyelerimizin tahakku- kuna yönelik faaliyetler yapa- rak değerlendirmektir.
Belki de şahsiyet dediğimiz şey bu, yani hafızanın ambarındaki maskelerin zenginliği ve tesadüfü, onların birbiriyle yaptıkları terkiplerin bizi benimsemesidir.
İnsan üzerine giyindiği kimliklerin temsilcisine dönüşmektedir ister istemez. Kimliklerini ve unvanlarını giydiğinde başka biridir, çıkarıp soyunduğunda başka biri...
"Adamın öz ağlı ilə yalan deməsi — başqasının, yad bir adamın ağlı ilə doğru deməsindən yaxşıdır; öz ağlınla yalan deyəndə sən insansan, özgəsinin ağlı ilə doğru deyəndə — sən ancaq quşsan! Doğru yerini tapar, ancaq özgənin ağlı ilə durub-otursan, həyatı gözübağlı keçirə bilərsən."
Belki de şahsiyet dediğimiz şey bu, yani hafızanın ambarındaki maskelerin zenginliği ve tesadüfü, onların birbirleriyle yaptığı terkiplerin bizi benimsemesi sır.