Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gizem Avcısı

Gizem Avcısı
@korkualemi
Bu profil lanetli!
4 okur puanı
Ocak 2021 tarihinde katıldı
bundan iki yıl önce falandı; teyzemle birlikte balkonda korku filmi izliyorduk. evde tektik bu arada. izlemeden önce bana evdeki bütün lambaları kapatmamı söyledi, sokak lambaları balkonu aydınlatıyordu zaten. dün gibi aklımdadır bütün lambaları kapattığım. filmin ortalarına doğru teyzem çok korktuğu için kapattık filmi. sonra ben cipsleri falan toplarken o içeri gitti. o sırada çığlığını duydum. gittim yanına "lambaları kapatmamışmıydın burası neden yanıyor?" dedi. o an o daha fazla korkmasın diye açık unutmuş olabilirim dedim ama hepsini kapattığıma emindim. hâlâ eminim. .... bir başka olay da yine iki yıl önce falan yaşandı. gece 3-3.5 gibi uyandım. hava çok sıcak olmamasına rağmen sucuk gibiydim. çok uykum olduğu için umursamayıp yattım. saat 5-5.5 gibi tekrardan uyandım ama gözlerimi tam açmamıştım, halıda kırmızı, yuvarlanan bir şeyler gördüm. ne gözümü kapatabiliyor ne de tam açabiliyordum. kısık gözle onları izledim bir kaç saniye. sonra sıkıca gözlerimi kapatıp açtım hemen. hiçbir şey yoktu halıda. ilk günler rüya olduğunu düşündüm ama kesinlikle rüya değildi.
Reklam
bir arkadaşım ile doğa içinde bir yerde derin sohbete dalmıştık, sonra arkadaşım benim de bildiğim bir sebepten dolayı çadıra gitmesi gerektiğini söyledi. çadırımız da bulunduğumuz yerden 8-10 dakika yürüme mesafesindeydi ve yapması gereken de bir iş vardı, o da; 5-6 dakikasını alacaktı. arkadaşım gitti, ben sigaramı çıkardım ateş hangi cebimde diye ararken, arkamdan geldi yanına oturdu. şaşırdım. niye gitmedin? dedim. "gittim geldim dedi" gitmedin sedat dedim, oraya gitmen minimum 15 dakikanı alır dedim. çadırdan aldığı eşyaları gösterdi, dağıldım zihnim bulandı. ona da anlattım, senin arkandan sigaramı çıkardım henüz yakamadım bile diye. acaba zaman mı atladı zihnim veya zamanda mı sektim bilemiyorum. 20 yıldır unutamadığım olay.
Bir akşamüstü ailecek oturup televizyon izliyorduk. Bir anda Alman kurdu ve terrier cinsi köpeklerim kulaklarını dikip arkamızdaki koridora bakmaya başladılar. Koridorun ışığı kapalıydı. Koridora dönüp baktım ama hiçbir şey göremedim. 5 dakika geçmesine rağmen köpekler hala koridora kitlenmiş bakıyorlardı ve hırlamaya başladılar. Eşim ve ben dönüp baktığımızda elektrik düğmesinin açılıp kapandığını gördük. Hem köpekler hem biz çılgına döndük."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
londra’da okuyan iki türk kızı yurttta aynı odayı paylaşıyorlarmış. bir gece kızlardan biri ders çalışmak için bir arkadaşının evine gidecekmiş. diğer kızla vedalaşıp çıkmış, daha yurttan 100 metre uzaklaşmış ki kitaplarından birini unuttuğunu farketmiş ve geri dönmüş. odanın kapısını açtığında ışıkların kapalı olduğunu görmüş. “ayça yattı herhalde” diye düşünüp ayaklarının ucuna basa basa karanlıkta kitabını aramış. bulamayınca da, “şimdi kızcağızı rahatsız etmeyeyim, nasıl olsa arkadaşımda aynı kitaptan var. idare ederiz artık” deyip çıkıp gitmiş. ertesi sabah odasına döndüğünde gördüğü manzara karşısında şok geçirmiş. oda baştan aşağı kan içinde! arkadaşının vücudu da parçalar halinde etrafa dağılmış. duvarda da kanla yazılmış bir yazı: “aren’t you glad, you didn’t turn on the lights?” (ışıkları açmadığına memnun musun?)
Sağlık sorunları nedeniyle bir süre kırsal kesimde yaşaması gereken John, bir arkadaşının tavsiyesi üzerine II. George döneminden kalma bakımsız, fakat uygun bir evde kalmaya karar verir. Evi ilk kez görmeye gittiğinde, evin bulunduğu köyde biraz dolaşan John, evin perili olduğuyla ilgili söylentilere kulak asmaz ve evi kiralamaya karar verir. Kız kardeşi Patty, sağır bir seyis, iki kadın hizmetçi, genç bir kız ve bir av köpeğiyle birlikte eve yerleşirler. Ancak ilk günden itibaren huzursuzluk baş gösterir. Şüphe ve korku bulaşıcı bir hastalık gibi yayılır; John'a da bulaşır. Hizmetlilerin evden kaçmalarıyla birlikte John evden çıkmaları gerektiğini düşünmeye başlar. Fakat kızkardeşinin telkinleriyle evde kalmaya ikna olur. Yalnız artık hizmetçi tutmaktan vazgeçip kendi işlerini kendileri görmeye ve eve arkadaşlarını çağırmaya ve Noel'e kadar birlikte kalmayı teklif etmeye karar verirler.Tüm arkadaşlar geldikten sonra kalınacak odaların belirlenmesi için kura çekilir. John evi ara sıra ziyaret edilen evin eski sakinlerinden Efendi B'nin tavanarasındaki odasında kalmaya başlar. İlk günler yeni gelenlerin, evin geceleri ses çıkardığını düşündükleri bölümlerini tamir etme çalışmasıyla geçer. Hayalet ya da sıradışı bir durumla karşılaşan olmaz. Ancak bir sabah John, tıraş olurken aynada küçük bir oğlanı tıraş ettiğini fark eder. O gece bunu düşünerek yatağa girer ancak gece yarısı yeniden uyanır ve yanında Efendi B'nin iskeletini görür
Reklam
Kardeşim ve ben küçükken, ailemizle sevimli bir çiftlik evine taşınmıştık. Babamın işi gereği, 7-8 ay boyunca orada kalacaktık. Ama bu bizim için hiç sorun değildi çünkü hem ben hem de kardeşim o evde oynamayı çok seviyorduk. Dışarıda yemyeşil kocaman bir alan vardı. Ayrıca ev de bir sürü eski eşyayla, zaman geçirecek onlarca ıvır zıvırla doluydu. Tüm bunların yanı sıra, evin en sevdiğimiz tarafı oradaki kibar hayaletti. Kardeşimle ben, kibarlığı ve şefkati nedeniyle ona Anne ismini vermiştik. Anne bizi fazlasıyla düşünüyor olmalıydı çünkü sabah uyandığımızda komodinlerimizin üzerinde hep birer bardak süt oluyordu. Ayrıca biz oyun oynarken ya da televizyon izlerken, salondaki eski sandalyeye oturup bizi seyrediyor, hatta bazen sandalyeyi odanın ortasına kadar getiriyordu. Anne her anımızda yanımızda oluyor, bizi koruyup kolluyordu. Ya da biz öyle sanıyorduk. Aradan yıllar geçtikten sonra, eski bir gazetede tesadüfen bizim kaldığımız çiftlik evinin fotoğrafını gördüm ve haberi okumaya başladım. Anne dediğimiz kadının fotoğrafının altında yazanlar, onun dul bir kadın olduğunu, 2 çocuğunu sütün içine zehir koyarak öldürdüğünü ve sonrasında da salonun ortasında kendini asarak intihar ettiğini gösteriyordu. Ve fotoğrafa bakılırsa; kadının kendini öldürmek için üstüne çıktığı sandalye, biz oyun oynarken onun oturup bizi izlediği sandalyeydi.
Erkek kardeşim Charlie’nin evden ayrılmasından nefret ediyordum. Ailem sürekli bana onun ne kadar hasta olduğunu anlatsa da bu duygudan kopamıyordum. Küçük bir kardeşim olmadan ne kadar sıkıldığımdan şikayet ettiğimdeyse ailem, kardeşimin bir hastanede karanlık bir odaya kapatıldığını hatırlatarak onun can sıkıntısının benimkinden çok daha kötü olduğunu söylüyordu. Beyninde hastalık olan Charlie her seferinde öncekinden daha kısa süre evde kalma kaydıyla geri döndü. Ancak tedavilerin hepsi başarısız oldu. Komşumuzun kedisinin gözleri Charlie’nin oyuncak sepetinden çıktı, annemin vitaminleri bulaşık makinesi tabletleriyle değiştirildi, babamın jiletleri çocuk kaydırağına saplanmış bulundu. Ailem, rahatsızlığının onu büyüleyici yaptığını ve sonunda rehabilitasyona cevap vereceğine inanıyordu. Bense Charlie her gittiğinde geri dönene kadar normalmiş gibi davranıyor ve kardeşimin gelmesi için sabırsızlanıyordum.
Aile, maddi sıkıntılardan dolayı kırsal alanda yeni bir eve taşınmıştı. 13 ve 1 yaşlarında iki çocuğu olan anne, baba eski evi ellerinden geldiğince tamir etmeye çalıştılar. Ancak uğuldayan camlara ve gıcırdayan tahtalara yapılabilecek daha fazla bir şey yoktu. Yeni düzenlerine alışmaya çalışan ailede, halinden tek memnun olan kişi ise küçük John’du. Normalde tek başına duramayan, sürekli oyun isteyen bebek düşe kalka evin içinde geziniyor, kendi kendine gülümsüyor ve genellikle eğleniyor gibi görünüyordu. Bir gece hepsi uyurken anne, bebek telsizinden sesler geldiğini fark etti. John’un kıkırdamasının haricinde fısıltı şeklinde sesler vardı. İlk önce bebeğin yanında eşinin olduğunu düşünse de onun yanında uyuduğunu görünce içini bir korku kapladı. Yataktan kalkarak yavaşça bebeğin odasına doğru ilerledi ve odadaki manzara karşısında adeta buz kesildi. Çünkü bebeğin beşiğinin etrafında uzun boylu, ince yapılı birkaç kişi duruyordu. Işığı açtığında ise hepsi yok olmuştu.
Bir gece saat 3’te ikinci katta olan yatak odamın penceresinin dışında yanıp sönen ışıklar gördüm. Güçlü bir tütsü kokusu ışıklara eşlik ediyor gibiydi. Korkudan annemi uyandırdım (kendisi tanıdığım en kuşkucu kişiydi) ve ona ben pencereleri kapatırken izlemesini söyledim. İlk başta homurdansa da ben odama geldiğimde sessizleşti. Pencereleri kapattım ve sonrasında ikimiz de yatağa girdik. Ertesi gün, hayal gücüm yüzünden oldukça aptal hissettim, bu yüzden annemi gördüğümde özür diledim. Fakat annem, sorun olmadığını belirterek “onu ben de gördüm” dedi. Donup kaldım ve ona neden bahsettiğini sordum. Benim hiçbir şey görmediğimi anladığındaysa konuyu kapatarak hiçbir şey anlatmadı. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen o geceyle ilgili hiçbir şey söylemiyor.
7-8 yaşlarındaydım ve annemle alışverişe girmiştik. O ihtiyacı olan şeyleri alırken ben de oyuncak reyonuna bakıyordum ki bu o zamanlar gayet normaldi. Tam da bu sırada, yanıma orta yaşlı bir adam geldi ve benimle konuşmaya başladı. Onun da bir torunu olduğunu ve şu anda dışarıda top oynadığını söyleyerek elimi tuttu. Çıkış kapısına doğru yürüyorduk ki birden kuyrukta bekleyen annemi gördüm ve adamın elinden kurtularak onun yanına koştum. Geriye dönüp baktığımda, adam orada değildi ve ben annemden azar yememek için bu hikayeyi hiç anlatmadım. Ama her zaman; onunla gitseydim başıma neler gelirdi düşündüm ve o adamın elinden tutan çocuklar var mıdır diye hep üzüldüm.
Reklam
Indianapolis Star, 2014’ün Ocak ayında bir haber yayınladı. Evinde, iblislerin sahip olduğu iddia edilen üç çocuğun olduğunu söyleyen Latoya Ammons’un söyledikleri korku filmlerini aratmayacak nitelikte. Yıllardır evinde şeytan ve hayaletlerin dolaştığını söyleyen Latoya gazetecilere, polislerin ve rahiplerin şahidi olduğunu anlattı. Burada yaşadığı süre içinde aklını kaçırmamak için taşınmaya karar veren Ammons, evindeki şeytanların çocuklarının ruhuna girip onları kontrol ettiklerini belirtti. Anlatılanlara göre çocuklar duvarlara tırmanıyor, kendilerine ait olmayan seslerle onları tedavi etmeye çalışan doktorları tehdit ediyordu. Yabancı kaynaklarda çıkan bir habere göre 9 yaşındaki çocuk, yatırıldığı hastanede garipçe sırıtmış ve duvardan tavana doğru geri geri yürümüştü. 12 yaşındaki çocuk daha sonra akıl sağlığı uzmanlarına bazen boğuluyor gibi hissettiğini, bu anlarda hiçbir şey yapamadığını söyledi. Ayrıca ailesini bir daha asla göremeyeceğini söyleyen bir ses duyduğunu anlattı. O zaman 7 yaşındaki en küçük çocuk, başka kimsenin göremediği bir oğlanla konuşuyordu. Diğer çocuk öldürülmenin nasıl bir şey olduğunu anlatıyordu.
Bodrum kata girmek yasaktı. Bu her zaman böyle olmuştu. Ve çocuk, annesinin koyduğu yasağı çiğnememek için direniyordu. Çünkü o annesinin sözünden hiçbir zaman çıkmazdı. Ama bir gün, bodrumdan gelen seslere daha fazla karşı koyamadı ve aşağıya inmeye karar verdi. Sonuçta; annesi dışarıda çim biçmekle meşguldü ve o da bu sırada bodrumdaki küçük köpekle birazcık oynayabilirdi. Hem belki de çok açtı köpek. Sonuçta; günlerdir ağlar gibi havlıyordu. Yanına biraz da süt alarak bodrum kata inmeye başladı ve kilitli kapıyı açtı. Aşağısı çok karanlıktı ve köpeğin hiç sesi çıkmıyordu. İçeri doğru biraz daha ilerlediğinde, gözleri karanlığa alışmış, etraftaki cisimleri seçmeye başlamıştı. Nefesini tutmuş, çevresine bakmaya devam ederken, bir çift el onu arkadan sımsıkı tuttu ve dışarı çıkardı. Ne olduğunu anlayamayan çocuk, karşısında ona öfkeyle bakan annesini gördü. Çok kızgın olan ve ona ilk kez bağıran annesine bir daha oraya inmeyeceğine söz vererek odasına çıktı. Ve bir daha annesini sinirlendirmemek için ne duyduğu köpek seslerinden ne de bodrumdaki elleri ve ayakları olmayan çocuktan söz edebildi.
Baba, yeni kalkmış, yatağında tembellik yapıyordu. Anne ise mutfakta kahvaltı hazırlıyordu. Alt kattan gelen sesleri duyarak biraz daha dinlenmek için uyumaya devam eden baba, bir müddet sonra aniden gözlerini açtı. Belli ki karısı, kısa süre önce dünyaya gelen bebeklerine ninni söylüyordu. Monitöre baktığında bebeğin mışıl mışıl uyuduğunu, annenin de ninni söylemeye devam ettiğini gördü. Kalkıp giyindi ve tam onların yanına gidecekken, aşağıdan gelen kapı sesine doğru yöneldi. Gelen, büyük çocukları olmalıydı. Onu karşılamak için merdivenlere doğru yürüdü ve gördüğü manzara karşısında öylece kalakaldı. Çünkü kapıdan giren kişi, dakikalardır bebeğin odasında ninni söylediğini düşündüğü karısıydı ve belli ki uzun süredir evde değildi.
37 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.