Bu duvar taştan bir hapishane, bu kapı tahtadan bir hapishane, bu zindancılar insan kılığına girmiş bir hapishane. Hapishane yarısı eve, yarısı insana benzeyen korkunç, kusursuz ve yekpare bir varlık. Onun tutsağıyım; beni kuşatıyor, beni bütün kıvrımlarıyla sıkı sıkı sarıyor; beni granit duvarlarının içine kapatıyor, beni kilit altında tutuyor ve beni zindancının gözleriyle gözetliyor.
Sayfa 33 - İş Bankası yayınları
Gece yarısı ne kadar korkunç oluyor, anlayabiliyorum. Korkunç anılar gün boyu zaten insanı yeterince ürkütüyor. Ama gece oldu mu... Ne oluyor bilmiyorum. Sanki hava kararınca şeytani güçler hüküm sürüyor gibi. Sanki aklına girip insanı çıldırtmaya çalışıyorlar. Bazen geceleri aklıma bir şeyler gelince zor dayanıyorum. Kendime sabah güneşin doğacağını ve bu düşünceleri uzaklaştırmanın daha kolay olacağını hatırlatmaya çalışıyorum. Yeni bir gün olacak diyorum. Yeni bir başlangıç...
Sayfa 410
Reklam
Ah!
O gün, o adamı orada affetmeseydin, zaten affedemeyeceğini kabul etseydin, bugün burada mı olacaktın? O korkunç gecede yanında değildi ve ondan sonra da olmasa da olurdu. ‘Belki affederim zamanla’ deyip kendini kandırmasaydın, o gece onun kucağında yatmak o kadar tatlı gelmeseydi, o uzun konuşmalardan sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi, hiçbir şey olmayacakmış gibi televizyondaki bir diziyi seyretmeye başlamasaydınız, o içine battıkça ılıklaşan, ılıklaştıkça içine battığın ev gecelerinden birinde öfkenden vazgeçmeseydin... Alsaydın çantanı çıksaydın, çat! Üşürdün biraz, ağlardın, birini arardın ‘Evde misin? Müsait misin?’, saçın başın yüzüne bulaşırdı yağmurda, sonra bir kaç gün acı çekerdin ve sonra bir kaç yıl daha...
Bu duvar taştan bir hapishane, bu kapı tahtadan bir hapishane, bu zindancılar insan kılığına girmiş bir hapishane. Hapishane yarısı eve, yarısı insana benzeyen korkunç, kusursuz ve yekpare bir varlık.
Sayfa 33 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Siz ve ben , bu yarışı hala kazanabiliriz. Boş hurafelere karşı , korkunç gerçeği.
doğduğumuz, yeminli olduğumuz, yalnızlığın korkunç dostları olmak, en derin, en gece yarısı gibi, en öğlesel yalnızlığın -böyle bir insanız biz, biz özgür ruhlar! Belki de siz de öylesiniz, siz gelenler? Siz yeni felsefeciler?
Sayfa 58 - Say YayinlariKitabı okudu
Reklam
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
Sayfa 334 - Ötüken
Yutakan Yarımadasındaki Mayalar Ekpetz, Uzannkak ve Sojakak adındaki üç kötü tanrının geceleri köy köy dolaşıp insanları hasta ettiğine inanırdı. Aztekler, ya Tezcatlipoca ve Xipe tanrılarını suçladı ya da tüm bu olanların kara büyü yapan beyaz adamın işi olduğunu düşündüler. Rahip ve doktorlara danıştılar. Onlar da dua etmek, soğuk banyo yapmak,
Sayfa 20 - Kolektif
...dinsel tatların (yetişme koşulları gibi) insanları katılaştırdığını gözüyle görmüştü; nasırlaşıyordu duygular; Miss Kilman, Ruslar için kendini ateşe atmaya, Avusturyalılar uğruna açlıktan ölmeye hazırdı, gelgelelim baş başa kalındığında nasıl azap verirdi insana, yeşil yağmurluğunun içinde nasıl duygusuzdu. Bütün yıl o yağmurluğu çıkarmazdı üstünden; terlerdi; bir odada beş dakika yalnız kalsanız üstünlüğünü duyururdu, o üstündü, siz aşağılardaydınız; o yoksuldu, siz ne kadar zengindiniz; o yastıksız, yataksız, halısız vb. bir gecekonduda neler çekiyordu, bütün ruhu acıdan pas tutmuştu sanki, (...) Çünkü Miss Kilman'ın kendinden çok birlikte getirdiği kavramdan tiksinirdi kişi, bu kavramda kuşkusuz Miss Kilman'da var olmayan birçok şey de toparlanmıştı ister istemez; gece yarısı düşlere giren, savaştığımız korkunç görüntülerden biri haline gelmişti zamanla.
Sayfa 17 - 18Kitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.