Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.6
Ah o çizgiler!
‘’Sınır çizgileri, pasaportlar, para birimleri hep uydurulmuş şeyler. Vatan denen hayali tanrıya uzanan ibadet biçimleri bunlar. Tarih boyunca değişmiş durmuş hepsi. Toprağın, suyun ya da havanın bölünmesi, bıçakla kesilmesi mümkün müdür? Değildir elbette. Öyleyse bunlar ne işe yarar? Ya da kıta sahanlığı?Karasuları? Sınır yok, sınırlar yok,
Merhaba :)
Kazanırsak kaybederiz serisinin 2.kitabının yorumuyla geldim . Öncelikle kitabı sevdiğimi ve keyifle okuduğumu söylemem gerek .Daha ilk kitabı okumadıysanız sizi ilk kitaba (Kazanırsak Kaybederiz: Çevrim içi ) yönlendiriyor ,daha bu kitabı okumadıysanız da bilmeniz gerekenin kitabın ilk kitabıyla arasında pek bir fark olmadığı ve
Karısının bitmek bilmeyen tutkusu için onlarca kelleyi hiçe sayan seri katil bir adam ve hiçbir durumdan memnun olmayan, şehir hayatına bağlı bir kadın. İlk kısa öykümüzün konu ve karakterleri bu temel üzerine. Son sayfaları okurken tıpkı bir tiyatro sahnesi izliyormuş gibi bir his içinde bulunuyorsunuz. Bazı yerler uzunca yazılıp bırakılmış algısı yarattı bende.
Asıl kalbe çarpan bölüm kitabın ikinci yarısı -yani "Aptal" başlıklı öykü-. Sonu gelmeyecek gibi görünen Amerikan hava saldırıları ve bu saldırıların Japonya üzerindeki etkileri... Müthiş bir betimleme görüyoruz bu safhada. Ruhu ve bedeni ayrı adeta ölmüş bir kadın ile yalnızca 200 yen civarı parayla ayakta kalmaya çalışan İzava'nın çarpıcı bir hikâyesi. Dört bir yandan insanların çığlıkları, ucu bucağı olmayan bombalamalar, yanmaktan kül haline gelen binalar ve korkunç sirenler ile sarsılan bir şehir. Trajik bir yaşam içerisinde barınan bu insanların kaçma hikâyesine göz atıyoruz, kimi yerde bizde onların içinde yaşıyoruz.
Çok farklı bir bölümdü bence. Uzun zaman sonra elime aldığım bir kitabın içindeki savaş sahnelerini yaşayıp durdum. Güzel bir öykü kitabı örneği. Kısa sayfalı oluşundan ötürü hemencecik sona eriyor, size de oturup hayal etmesi kalıyor. İçerisinden insana dair hoş alıntılar bulabileceğiniz doludizgin bir kitap olmuş.
Müthişti.
Spoiler olur baştan söyliyim
Öncelikle arkadaşlar ben ne okudum????
kitap başrolümüzün en yakın arkadaşı ve erkek arkadaşı tarafından aldatılmasıyla başlıyor ve biz o yan karakterlere lanetler yağdırıyoruz çünkü Sydney’in kalbini kırdılar buraya kadar her şey normal dimi
Peki daha sonra Syndey ve Ridge’in yaptığının Tori ve Hunter’ın yaptığından
NEMRUT VE KAYIP MEZAR || UMUT ALTUĞ
Merhaba arkadaşlar. Sizlere tarihin derinliklerine uzanan, gizem ve cinayetlerin olduğu bir kitapla geldim.
Mimar Sinan Üniversitesi Arkeoloji bölümü Profesörü Dr. Oktay Çetin, bir gece yarısı yakın arkadaşı ve meslektaşı olan Taner Ay’ın korkunç bir cinayete kurban gittiğini öğrenir ve cinayet mahalinde ona da bırakılan bir not vardır. Komiser Vedat ile başlayan bu vaka ile daha devamında gelecek olan cinayetler daha da korkunç bir hal alır.
İstanbul’dan Güney Doğuya uzanan bir yolculuk. Şanlıurfa, Adıyaman, Mardin ve Nemrut dağı. Nemrut dağında bulunan Mezar odasında saklanan sır! Bu sırrın peşine düşenlerin amaçları ve amaçları uğruna gözlerini kırpmadan işledikleri cinayetler! Peki kim bunlar ve amaçları ne?
Göbekli tepenin sırları, Kral Antiochos, Nemrut Araştırma vakfı başkanı Maria, Arayıcılar,Hermesin sırlar kitabı! Bu kitapta neler var?
Tarihi bilgilerle dolu araştırmaya da itecek bir kitap. Emek verilmiş , oldukça araştırılmış bir kitap. Konusunu ve türünü sevenler için keyifli okumalar olsun efendim.
Hayal edin ki sisler içinde bir başkentin Petersburgun en karanlık köşelerine düşmüşsünüz. Sokaklar 19. yüzyılın Rusyasında fırtınalı bir gece yarısı kadar kasvetli ve dondurucu. Herkes sanki birbirinin yansıması gibi üçer üçer isimler taşıyor. Bu dünyada karşınıza çıkan adam Raskolnikov (Rodion, Rodion Romanovitch veya halk arasında bilineniyle
Nemrut ve Kayıp Mezar
Mimar Sinan Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Profesörü Dr. Oktay Çetin, gece yarısı aldığı bir telefon ile olayların ortasında bulur kendini. Bölümden meslektaşı ve yakın arkadaşı olan Taner Ay korkunç bir cinayete kurban gitmiştir ve üstelik ona bunu yapanlar kendisine de bir mesaj bırakmıştır. Kendisine bırakılan mesajlardan
Kitapta At Üstünde, Bebek, Kraliçe Hortense, Hayalet, Ay Işığı ve İp olmak üzere toplam 6 öykü yer alıyor. İçlerinden en çok Hayalet, Ay Işığı ve İp öyküsünü sevdim. Diğerleri ne anlatılmak istendiği belli olmayan, basit diye tabir edebileceğimiz öykülerdi. O yüzden sadece sevdiğim öykülerin konusundan bahsedeceğim.
Hayalet öyküsünde, 80 yaşındaki bir adamın yıllar önce yaşadığı korkunç bir olay anlatılıyor. Ay Işığı'nda ise kadın düşmanı olan bir rahibin, yeğeninin bir sevgilisi olduğunu öğrenmesiyle birlikte gelişen olaylar anlatılıyor. İp öyküsünde de bir adamın iftiraya uğraması sonucunda yaşadığı kötü olaylar anlatılıyor.
Maupassant'ın daha önce Ölümden Acı adlı romanını çok severek okumuştum. Bu kitaba da seveceğimi düşünerek başladım ama o kadar da iyi değildi maalesef. Öykülerin yarısı çok basitti. Ne anlatılmak istendiği belli olmayan ve sonu havada biten, bir yere bağlanmayan öykülerdi maalesef. Diğer üç öykü iyiydi. Severek okudum. Kararsız kaldığım için tavsiye ediyorum ya da etmiyorum diyemeyeceğim. Tercihi size bırakıyorum. Sevgilerimle.
·
Not rated
Trendeki Yabancılar
PATRICIA HIGHSMITH
Seviye 4
Michael Nation tarafından yeniden anlatıldı
Seri Editörleri: Andy Hopkins ve Jocelyn Potter
Pearson Education Limited
Edinburgh Gate, Harlow,
Essex CM20 2JE, İngiltere
ve dünya çapında Bağlı Şirketler.
ISBN 0 582 41812 7
Trendeki Yabancılar telif hakkı 1950 Patricia Highsmith Bu
uyarlama ilk olarak
"Roma'dan Hüdavendigar'a: Taşın Hikayesi"
21 Temmuz 1718
Rivayet edilir ki; vakt-i zamanında ahalinin adına Hüdavendigar dediği şehirlerin birinde, bedenen ölümünün üzerinden 322 sene geçmiş bir gencin ruhu şehrin tüm sokaklarını dolaşır, Ulu Camide namaz kılanların kaçıncı rekatta olduklarını unutturur, Osman ve Orhan Beylerin kabri başında nöbet tutan, oldukça ciddi askerleri güldürmek
