Havada süzülen kırlangıçlar baharın müjdesidir bana hep. Bahar nasılda insanın içini ısıtır. Bu sabah havada uçuşan kırlangıçlarsa insanın içini ürperten bir sonbahar hatta buz kesmiş bir kış sabahı gibi adeta… Mutlu bahar sabahlarının, kuş cıvıltılarının aksine tarihin en karanlık sabahı. Arabasına öyle hızlıca binip uzaklaşmıştı ki arkasından el bile sallayamamıştım. Sandalyeye çökmüş öylece bakakalmıştım, bu kadar kolay olamazdı gidişi
Bu sevimsiz, soğuk sabahın aksine bir yaz telaşı gibiydi gidişi. Arkasına bile dönüp bakmadan yeni umutlara koşmak için son hız gitmek istercesine koşup çıktı kapıdan, çıktı ve gitti. Gidişler kimine umut, kimine de karanlıktı bu sabah. Yüzündeki fütursuz bakışta yanlış mevsimde uçuşan kırlangıçların telaşlı yüzü gibiydi, o da yeni sıcak bir yuvanın telaşı içerisindeydi. Bense dağılan bir yuvanın tam ortasında kalmış yaralı bir kırlangıç kuşu…
" Zeynep ÖNER "
Kasvetli bir Ankara sabahına uyanıyorum. Hava, gerçekten soğuğu sevebilen benim gibi insanlar için huzur verici görünüyor. Bu güzel pazar gününe onlarca aktivite sığdırabilirdim, bir sürü plan yapabilirdim ama haftalardır tek düşündüğüm şey ‘’pazar günü Hakan Günday okuyacağım’’ düşüncesi koca bir günümü ayırmak için aslında güzel bir sebep.
Hani var ya sen bana demiştin ben yola çıktım sana geliyorum , ben o gece uyuyamadım sabah saat 4 te yola çıktım otogara geldim saat 5 ti oysaki sen akşamın saat 5 de inecektin ben bütün gün dört döndüm otagarda ve yağmurlu bir gündü dışarda seni bekledim içim bir acayıptı ve o gün sırıl sıklam oldun bir elimdeki gülerde ıslanmıştı onlarda benim gibi sırıl sıklamdı ama heyecanla beklediğim biri vardı hiç kimse bundan habersizdi sen otogara yaklaştıkça kalp atışlarım artardı yerimde duramıyordum ,kendimi bulamıyordum beklemek yerine bana geldiğin yöne doğru koşmak biraan evel sana kavuşmak istiyordum , ve beklediğim an geldi nihayet sen otobüsten iniyordun gözlerim sadece sana odaklıydı ve sana koştum bütün hasretimle sarıldım ve artık sen gelmiştin seni his etmek harika bir duyguydu evet ikimiz ıslandık o gün ama bir ömür mutllu olduk ,"
Yukarıdaki geçen ifadede ne demek istediğimi birazdan dile getireceğim. Fakat öncesinde kitabın kendisiyle ilgili iki üç kelam etmek isterim.
Kitap tamamen “Ahmet Ümit” üslubunda kitap olmuş. Diğer romanlarından farklı olarak şehir bu sefer İstanbul değil, Konya olarak seçilmiş. Yine her kitabında bildiğimiz Baş komiser Nevzat yok bu romanda.
Kırıntılarına rastladığım hikayelerin peşine düşmek, arkalarından koşmak, benzer olayları yaşamış kişilerle konuşmak, o konuşmaları yapabilmek için bir sürü kişiyi aracı kılmak ve hiç bilmediğim yerlere seyâhat etmek, kolay kolay bulunmayan kaynakları edinmek, bilmediğim dilleri çözmeye çalışmak, eve perişan bir halde gelmek ve nihayetinde topladığım her şeyi masama yayıp onları , onlara has bir kurguda bir araya getirmek ve birbirine yoldaş kılmak zor bir serüvendi.
- Günde 20 sayfa okumak, yılda yaklaşık 30 kitap yapar.
- Günde 10 ₺ biriktirmek, yılda 3650 ₺ yapar.
- Günde 1 km koşmak, yılda 365 km yapar.
- Günde %1 daha iyi olmak, yılda 37x daha iyi olmanızı sağlar.
Küçük alışkanlıkları asla hafife almayın...