Kralların kanı mavi akar derler Adal Bey! Eğer ben kral değilsem bunu öğrenmenin yolu kanımın akmasından geçer. Eğer cesaretin yetiyorsa çarpışacak olanlar iki muhafız değil de sen ve ben olalım.
Sayfa 72 - Lopus Yayınevi
“Bir insanın hayatının değeri nedir?” diye sordu Dalinar yumuşak bir şekilde. “Köle tüccarları bir tanesinin yaklaşık iki zümrüt broam olduğunu söylüyor, ” dedi Kaladin kaşlarını çatarak. “Peki ya sen ne diyorsun?” “Bir insanın hayatına değer biçemezsin,” dedi anında babasını tekrarlayarak. Dalinar gözlerinin kenarlarındaki kırışıklık çizgileri genişleyerek gülümsedi. “Tesadüf eseri, bu bir Parekılıcı’nın da tam değeri. Yani bugün, sen ve adamların bana iki bin altı yüz paha biçilemez hayatı satın almak için fedakârlıkta bulundunuz. Ve ben de size olan borcumu sadece tek bir paha biçilmez kılıç ile ödemiş oldum. Ben buna kelepir derim.”
Sayfa 860
Reklam
238 syf.
·
Not rated
·
Read in 9 days
düzeltme, ekleme. -20 Aralık 2020-
Pek çok kişi mani karakterini çok sevmiş. Mani kitaba göre aslında deizmi savunuyor denebilir fakat deist görüşün içinde yer yer tasavvuf/vahdedi vücud/putperestlik/paganizm/politeizm görüşlerine kayıyor. Zaten derin araştırma yaptığımızda bu görüşler birbiri ile iç içe geçmiş diyebiliriz. Mani öyle bir karakter ki zerdüştler ensesti savununca
Işık Bahçeleri
Işık BahçeleriAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 20204,092 okunma
TANAVAST’IN ÇOCUĞU. ŞEREFİN ÇOCUĞU. UZUN ZAMAN ÖNCE GÖÇMÜŞ OLANIN ÇOCUĞU. Ani ses Kaladin’i sarstı, havada çırpındı. YEMİN SÖZLEŞMESİ HARAP OLDU. Gürleyen ses fırtına duvarının kendisinin bile titremesine neden oluyordu. Kaladin fırtınadan ayrılarak yere çarptı. Ayakları etrafa sular saçarak kayıp durdu. Fırtına rüzgârları ona çarptılar ama Kaladin onu sarsmayacak ya da savurmayacakları kadar onların bir parçasıydı. İNSANOĞLU FIRTINALARI SÜRMÜYOR ARTIK. Ses havada gürleyen bir gök gürültüsüydü. YEMİN SÖZLEŞMESİ BOZULDU, ŞEREFİN ÇOCUĞU. “Anlamıyorum!” diye çığlık attı Kaladin fırtınaya doğru. Önünde bir yüz ortaya çıktı; önceden görmüş olduğu, gözleri yıldızlarla dolu, gökyüzü kadar geniş yaşlı yüz. GARAZ GELİYOR. BÜTÜN ON ALTININ EN TEHLİKELİSİ. ŞİMDİ SEN GİDECEKSİN. Bir şeyler ona çarptı. “Bekle!” dedi Kaladin. “Neden bu kadar çok savaş var? Sürekli savaşmak zorunda mıyız?” Neden sorduğundan emin değildi. Sorular sadece dışarı çıkıvermişti. Fırtına düşünceli, yaşlı bir baba gibi homurdandı. Yüz paramparça olarak su damlacıklarına dönüşerek kayboldu Ses daha yumuşak bir şekilde cevap verdi. GARAZ HÜKÜM SÜRÜYOR.
Sayfa 581
Kralın katındaydılar, iki kat yukarıda; çevre duvarları, tavanı ve tabanı kayadan yapılmış. Bu kâfirlikti. Taşın üzerine basılmazdı. Ama o ne yapabilirdi? O Hakikatsizdi. O efendilerinin emrettiğini yapardı. Bu, bugün beyaz giymeyi içeriyordu. Belden iple bağlanmış gevşek beyaz bir pantolon ve üzerinde de önü açık, uzun kollu ince bir gömlek. Bir katilin beyaz giyinmesi Parshendiler arasında bir âdetti. Her ne kadar Szeth sormamış olsa da, efendileri neden olduğunu açıklamışlardı. Beyaz cesur olmak içindi. Beyaz geceye karışmamak içindi. Beyaz uyarmak içindi. Çünkü eğer bir adamı öldüreceksen, geldiğini görmeye hakkı vardı.
Reklam
“Babam dünyada iki çeşit insan olduğunu söylerdi,” diye fısıldadı Kaladin, sesi çatlaktı. “Derdi ki can alanlar vardır. Ve can kurtaranlar.” Syl başını yana eğerek yüzünü buruşturdu. Bu türdeki konuşmalar onun kafasını karıştırıyordu, soyutlamalarla arası iyi değildi. “Ben onun haksız olduğunu düşünürdüm. Ben üçüncü bir grubun da olduğunu düşünürdüm. Kurtarmak için öldüren insanlar.” Başını salladı. “Ben bir salaktım. Üçüncü bir grup var, büyük bir grup ama benim sandığım şey değil.” “Ne grubu?” dedi Syl dizine oturarak, kaşları yukarı kalkmıştı. “Öldürülmek veya kurtarılmak için var olan insanlar. Ortadaki grup. Ölmek veya savunulmak dışında hiçbir şey yapamayanlar. Kurbanlar. Ben de bundan ibaretim.” Başını kaldırıp ıslak kereste deposuna baktı. Marangozlar işlenmemiş ahşabın üstüne tenteler atıp, paslanabilecek aletlerini de yanlarında götürerek çekilmişlerdi. Köprücü kışlaları deponun batı ve kuzey kenarları boyunca uzanıyordu. Köprü Dört’ünki diğerlerinden biraz daha uzağa kurulmuştu, sanki kötü şans kapılabilecek bir hastalıkmış gibi. Kaladin’in babasının diyeceği şekliyle temas ile bulaşıcı. “Öldürülmek için varız,” dedi Kaladin. Gözlerini kırparak Köprü Dört’ün hissiz bir şekilde yağmurda oturan diğer elemanlarına bir göz attı. “Eğer zaten ölmüş değilsek.”
1,000 öğeden 881 ile 890 arasındakiler gösteriliyor.