Hazret-i Ali Kubâ köyüne geldiği zaman ayaklan şerha şerha kan içindeydi ve Allah'ın Resûlü, bu kan peltesi ayakları görünce gözyaşlarını tutamamıştı: « -Sen benim yeryüzünde ve Cennet'te kardeşimsin!»
Sayfa 50
Marşlar, genel bir kural olarak, tehditler, küfürler, kendi kendini övmeler, savaşın yüceltilmesi aracılığıyla ve öldürmenin ya da ölmenin ne kadar onurlu bir görev olduğunun dile getirilmesi suretiyle ulusların kimliklerini teyit ederler. Latin Amerika' da kahramanların zaferlerine adanan bu kolektif dualar insanın üzerinde, bunlar sanki cenaze işleriyle uğraşan işletmelerin eseriymiş gibi bir izlenim uyandırıyorlar: Uruguay marşı bizi vatanla mezar arasında bir seçim yapmaya davet ederken, Paraguay marşının seçim daveti cumhuriyetle ölüm arasında, Arjantin'inki, ölmeye yemin etme konusunda bizi yüreklendiriyor, Şili'ninki, topraklarının özgürlerin mezarı olacağını ilan ediyor, Guatemala'nmki, zafere ya da ölüme çağırıyor, Küba'nınki, vatan için ölmenin aslında yaşamak olduğu konusunda garanti veriyor, Ekvator'unki, kahramanların fedakarlığının bereketli bir tohum olduğunu kanıtlıyor, Peru 'nunki, toplarının yaydığı korkuyu yüceltiyor, Meksika'nınki, düşmanları kan gölünde boğmayı tavsiye ediyor ve coğrafi coşkuya kapılarak Termofil'de savaşan Kolombiya ulusal marşı kahramanların kanında yıkanıyor.
Sayfa 192 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Kolomb,sömürge uğruna yapılan zulümler
Kolomb ilk sömürge yerini küba 'nın doğusu hispaniola adasın da altınları sömürerek almıştır. Buraya bir garnizon bırakılmıştı. Kolomb oranın yerlisi olan kızılderililer için şunları söylüyor "o kadar dürüst ve ellerinde bulunan her şey konusunda o kadar cömert görünüyorlardı ki onları görmeden inanmak mümkün değildir hiç geri
Bugün kan kaybı tarihte' görülmemiş boyutlara ulaşmış durumdadır. 1986'da Zımbabwe'deki "Bağlantısızlar Konferansında" Küba devlet başkanı Fidel Castro: "Yeni sömürge olarak ödediğimiz bedel, sömürge olduğumuz dönemdekinden çok dah yüksek" demişti. Sadece 1985 yılında, borç ödemeleri, sermaye kaçışı, kar transferleri yüzünden Üçüncü Dünya'nın uğradığı kayıp 240 milyar dolardı. Üstelik bu rakama asıl kan kaybı mekanizması olan, ticaret hadlerinin bozulmasından kaynaklanan kayıplar dahil değildir. Eğer 1949-1952 yıllarını kapsayan dönemde Marshall planıyla (ki geri ödenmiştir) yapılan yardımın 52 milyar dolar olduğu hatırlanırsa, durumun vehameti daha iyi anlaşılır. Aynı yıl borç faizi ödemeleri aşırı borçlu ülkelerin ihracat getirilerinin %23'ünü yutuyordu. Latin Amerika ülkeleri 1982-1983 yıllarında ihracat getirilerinin %34'ünü borç ödemdcrine tahsis etmek zorunda kaldılar. Dış borçlar ödendikçe artıyor ve bir çeşit "çağdaş" köleleştirme aracı haline geliyor. 1991 yılı başında Üçüncü Dünya'nın borcu 1341 milyar dolara yükselmişti.
Öteki Yayınları - Yeni- Sömürgecilik Döneminde Genel Eğilimler ve Gelişmeler Nelerdi?
Dinin ahlak bozucu etkisi ahlaki etkisinden daha az sorunsaldır. Buna karşılık dinlerin, özellikle Hıristiyanlık ve Müslümanlığın, yeryüzünde sebebiyet verdiği gaddarlıklar ile meydana getirdiği sefalet ve kötülüklerin telafisi söz konusu olduğunda bu ahlaki etkinin büyüklük ve kesinliğinden ne kadar söz edilebilirdi, düşünmek gerekir. Bağnazlığı, sonu gelmez işkenceleri, din savaşlarını, eskilerin hiçbir fikre sahip olmadığı bu kanlı çılgınlığı düşünün; mazur gösterilebilecek hiçbir yanı olmayan ve tam iki yüzyıl sürmüş olan Haçlı seferlerini, onların savaş çığlıklarını- ''Bu Tanrı'nın iradesi!'' -düşünün. Sevgiyi, hoşgörüyü, müsamahayı vazetmiş olanın mezarını ele geçirmekti amaçları güya. Mağribilerin ve Yahudilerin İspanya'dan gaddarca sürülüp çıkarılmasını ve köklerinin kazınmasını; kan banyolarını, engizisyonları, ve sapkınlar için diğer mahkemeleri; ayrıca Müslümanların üç kıtadaki korkunç ve kanlı fetihlerini düşünün. Sonra Amerika'daki ve Küba'daki Hıristiyanları düşünün; İlkinin yerlilerini büyük ölçüde yok ettiler, ikincisininkinin ise kökünü kazıdılar. Las Casas'a göre kırk yıl içinde on iki milyon insan katledildi ve hepsi de kuşkusuz in majorem Dei gloriam ve İncil'in yayılması için, çünkü onlar için Hıristiyan olmayan insan olarak bile kabul edilmiyordu.
Paris'teyken Eli, ziyaretine gelen Dan ile beraber Zelin­ger'in (Yaakov Nahmenides) eşliğinde görüştü. Dan, Eli'nin sı­kıntılı olduğunu hissetti. Eli'nin raporlarından onun Suedani'nin Şam'daki varlığından rahatsız olduğunu biliyordu. Özellikle Su­riye'nin Ürdün Nehri üzerindeki mücadelesinin yoğunlaştığı
Reklam
Geri13
40 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.