1900’lü yılların başında henüz 19 yaşındayken İspanya’dan Fransa’ya Paris’e gelen ve geleceğin ünlü ressamı, Kübizm akımının öncüsü olacak olan Picasso’nun şimdilerin turistik cazibe merkezi döneminin ise sokaklarında sefaletin aktığı Montmartre’de ki adını “Çamaşırhane Gemisi” verdikleri virane ve bakımsız bir binasında yeni yetmelikten efsane oluşuna uzanan hikayesi...
Yarı çıplak ve çıplak çizimlerin, içki, uyuşturucu ve seks alemlerinin bol bol ve cömertçe sunulduğu çizim ve metinleriyle +18 olarak değerlendirilebilecek bir çizgi roman.
onurataç’ın geçtiğimiz haftalarda okuduğum #onikiöfkelisanatçıyladadaizm kitabından sonra merakla #yediözgürlükçüylekübizm kitabını okudum.
Kübizm : Plastik sanatlarda XX. yüzyılın başlarında Fransa’da ortaya çıkan, doğa biçimlerinin olduğu gibi yansıtılması gerekmediğini, onun plastik bir olgu olarak görülmesi gerektiğini öne süren, nesneleri geometrik biçimlerle yansıtan bir sanat akımıdır.
Empresyonizmin savunduğu düşünce biçimini reddederek, bu akımın gelip geçici tasvirlerden ibaret olduğunu eleştirir.
Braque ve Picasso, akımın en bilindik isimleridir. Kübizmin başlıca temsilcileri; Apollinaire, Max Jacob, Jean Cocteau ve Blaise Cendrars olarak sıralanmaktadır. Bunun yanı sıra; Juan Gris, Albert Gleizes ve Fernand Leger de kübizmi desteklemiş ressamlar arasında yer almaktadır.
Sade ve anlaşılır üslubuyla dillendirdiği kitap, içindeki görsellerle özellikle ilgilisine ya da konu hakkında fikir sahibi olmak isteyenlere tam bir okuma şöleni...
Kübizmde süjeler parçalanır ve geometrik biçimler halinde yeniden bir araya toplanır; hiçbir bakış açısına öncelik tanınmadığı için, bir nesnenin önü ile yanını aynı anda görebilirsin. Kübizm çok geçmeden modern sanatın ilk "izm"i oldu. Pek çok ressam onun uygun amaçlarını ve yaklaşımlarını hararetli şekilde tartıştı. Kısa sürede bu tarza öyle kurallar ve entelektüel kuramlaştırmalar yüklendi ki, Picasso bunların pek azını onaylıyordu. Her zamanki gibi pasaklı olduğu halde, artık hiç değilse doğru dürüst bir apartmana taşı nacak kadar para kazanıyordu.
Resim sanatımızda en derin değişimlerden birini yaparak Kübizm akımını ortaya çıkaranlardan biri olan Juan Gris şöyle diyordu:
“Bir ressamın büyüklüğü, kendisinde taşıdığı geçmişin derinliğine bağlıdır”.
Bol aksiyonlu, aşırı akıcı, sayfaları merakla çevireceğiniz bir kitap.
Picasso’nun dönemin sanat algısını değiştirerek kübizm ve modern sanatın doğuşunu simgelediği “Avignonlu Kadınlar” resmi, kitabın odak noktası.
Bu resmin meydana gelişini, çizim esnasındaki olayları ve aniden kaybolmasını konu alan bir kitap.
•
Şair dostu Apollinaire’nin cenazesinde görüp etkisinden kurtulamadığı Mara’yı Paris’te tanımayan yoktu. Cennet adı verilen geneleve gitmesinin sebebi de buydu, onun cazibesinden etkilenerek bir resim yapmaya başladı. Mara ve kızlarının yer aldığı bu eşsiz resmin günler süren zahmetli çiziminden sonra tablo çalındı. Mara ve hizmetçileri, Picasso’dan gizli tabloyu bulup yerine koymak için pervane oldular. Tekrar çalınana dek işler yolunda da gitmişti.
.
Tablonun tekrar çalınmasıyla birlikte işin içine gazeteci Jeanne, yüzbaşı Baramine ve dedektifleri, büyük Sovyet devrimine karşı komplo kuran “Özgür Montparnasse Akademi” topluluğu ve yazarları da girmişti. Hal böyle olunca kitap polisiye kitabına döndü resmen.
Kitabın kurgu olan kısımları olsa da Büyük savaş sonrası Paris’teki sanatçı kesimi, dönemin siyasi olayları ve içeride yapılan devrim planları kitaba kısmen geçirilmişti.
.
Olay örgüsü, karakter analizleri çok başarılıydı.
Çok severek okudum, size de tavsiye ediyorum.