Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hey, heeey, hey, hey, hey, heey, hey Gamzedeyim deva bulmam Garibim bir yuva kurmam Gamzedeyim deva bulmam Garibim bir yuva kurmam Kaderimdir hep çektiğim İnlerim hiç reha bulmam Kaderimdir hep çektiğim İnlerim hiç reha bulmam Elem beni terketmiyor Hiç de fasıla vermiyor Elem beni terketmiyor Hiç de fasıla vermiyor Nihayetsiz bu takibe Doğrusu takat yetmiyor Nihayetsiz bu takibe Doğrusu takat yetmiyor -Kudsi Erguner Ensemble
Remedios Silva Pisa - Naci en Alamo
youtu.be/faqzNijlfHc Tony Gatlif'in Vengo filminin finalinde çıkar karşımıza bu şarkı. Filmi izlememiş olanlar bu parçayı en iyi Yasmin Levy'nin okuduğunu düşünebilir, yoruma açıktır. Remedios bu parçayı okuduğunda 17 yaşındadır ve çingenedir bu kızımız. adsız yerlerden geldim toprağım yok anavatanım yok ateşler yakıyorum parmaklarımda sana şarkılar söylüyorum kalbimle yürek telim gönül yakıyor Ayrıca ünlü ney üstadımız Kudsi Ergüner bu filmde konuk oyuncu ve müzisyen olarak rol almıştır.
Reklam
Gamzedeyim deva bulmam Garibim bir yuva kurmam Gamzedeyim deva bulmam Garibim bir yuva kurmam Kaderimdir hep çektiğim İnlerim hiç reha bulmam Kaderimdir hep çektiğim İnlerim hiç reha bulmam Elem beni terketmiyor Hiç de fasıla vermiyor Elem beni terketmiyor Hiç de fasıla vermiyor Nihayetsiz bu takibe Doğrusu takat yetmiyor Nihayetsiz bu takibe Doğrusu takat yetmiyor Kudsi Ergüner Ensemble
Ateşte Yanma Şems Makalat’ta şöyle diyor; “Tanrı sevgisi, dünyayı da, ahireti de unutturur. Dünya ile ahiretin her ikisi de Tanrı erlerine haramdır.” Tasavvufi manada, aşk da iman da bundan ibaret. Hatta ve hatta sanırım Şirazlı Sadi’nin şöyle bir cümlesi var: “Bir kimse, bir anını Allah’la değil de kendi nefsiyle yaşıyorsa, şeytanla
Manevi Makam Şems, Mevlana’ya, “Söyle bana, Hz.Muhammed (SAV) mi büyük, “Beyazid-i Bistami mi?” diye soruyor. Mevlana sorudaki manayı kavramış bir halde “Elbette Hz.Muhammed (SAV) büyük,” diyor. Şems devam ediyor: “İyi ama Hz.Muhammed, ‘Yarabbi, Seni tebcil ederim. Biz seni layık olduğun şekilde bilemedik,’ buyurur. Halbuki Beyazid-i Bistami ise, ‘Ben kendimi tebcil ederim. Benim şanım çok yücedir. Zira vücudumun her zerresinde Allah’tan başkası yok,’ demektedir. Buna ne buyrulur?” Mevlana Hazretleri’nin cevabı şu oluyor: “Hz.Muhammed (SAV) müthiş bir manevi susuzluk hastalığına tutulmuştu. ‘Biz senin göğsünü açmadık mı?’ şerhiyle kalbi genişledi. Bunun için de susuzluktan dem vurdu. O her gün sayısız makamlar geçiyor, her makamı geçtikçe evvelki bilgi ve makanına istiğfar ediyor, daha çok yakınlık istiyordu. Beyazid’in ise bir yudum suyla susuzluğu dindi ve suya kandığından dem vurdu. Vardığı ilk makamın sarhoşluğuna kapılarak kendinden geçti ve o makamda kalarak bu sözü söyledi.” Bu sözlerin ardından feryadı basan Şems kendinden geçiyor. Kaynak : Bir Neyzen, İki Derya (Şems ve Mevlana Hazretleri) - Kudsi Erguner
Reklam
Mümin ve Müslüman Farkı “Kitle dini” ifadesi Kuran-ı Kerim’de de vardır. Fütûhat-ı Mekkiye’den sonra bazı kimseler, “Artık biz de mümin olduk,” demeye başlamış. Bunun üzerine ayeti kerime iniyor ve, “’Biz mümin olduk,’ değil; ‘Biz Müslüman olduk. Selamete erdik,’ deyin,” ifadesi kullanılıyor. (Hucurat 49: 14) Aksi halde şöyle de anlaşılabilir, “Sizinle savaşıyorduk. Siz bize galip geldiniz. Biz de, ‘Müslüman olduk,’ dedik ve sizden kurtulduk.” Altını çizerek tekrar söylüyorum, kim mümin, kim müslüman, böyle bir ayrımı yapabilmek sadece Allah’a mahsus. Biz sadece böyle bir farkın olduğunu biliyoruz. Kendimden biliyorum ki ne kadar, “Elhamdülillah,” desem de hamd hali başka bir şeydir. Her ne kadar rızkımın Allah’tan olduğunu bilsem de, yine de ara sıra hata edip, “Falan bana paramı vermedi,” veya, “Çalıştım da kazandım,” diye rızkı kendim kazanmışım gibi heveslere düşebiliyorum. Bunu bilmek bile bir irfan ama yaşamak kemal. Beyazid-i Bistami Hazretleri, kendi içinden dua ediyor bir gün, “Yarabbi, senin tevhidinden hiç ayrılmadım. Sana hamd ederim ki bunu bana lütfettin.” Allah’tan ona bir nida geliyor: “Beyazid, yalan söylüyorsun!” “Nasıl yalan söylerim Yarabbi?” “Miden ağrıdı da ağrısını sütten bildin ya!” diyor, Allahü Teala. Biz tevhid halini ikrar ediyoruz ancak. Hepimiz, “La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah,” diyoruz ama Allah yaşamayı nasip etsin. Evliyaullah dediğimiz zatlar, bizim dilimizde, tespihimizde, zikrimizde olanı yaşayanlardır. Kaynak : Bir Neyzen, İki Derya (Şems ve Mevlana Hazretleri) - Kudsi Erguner
Hakk'tan Razı Olmak Tarikatlarda şeyhle dervişin arasındaki münasebetin temeli rıza tahsilidir, sadece ilim tahsili değil! Yani o şeyhe teslim olmakla önce, “Hakk’tan nasıl razı olunur, halinden nasıl razı olunur, nasıl “Elhamdülillah” kelimesinin manasına sahip olunur?” gibi gündelik hayatın içindeki her şeyi, bir rıza haliyle yaşayabilmenin derdine düşülür. İşte bundan yola çıkarak, Mevlevilerde 1001 gün çile doldurulur. Bundan çıkarılacak mana, çoğu kimsenin zannettiği gibi 1001 gün eziyet görmek değildir! O 1001 gün, rıza tahsilidir. Çileden kasıt odur. 1001 günün olmasının sebebi de ebcet hesabıyla rıza kelimesinin 1001 sayısına tekabül etmesidir. Buna herkes talip olamaz! Zaten bunun şartları ve adabı vardır. Bu nedenle her talip de çileye soyunmaya kabul edilmez. Halk, “Elhamdülillah,” der de Hakk’tan razı olmak herkese nasip olmaz. Halk, “Allah, Rezzak’tır,” der ama rızkının Allah’tan geldiğini çoğu kimse bilemez... Böylece kitlenin yaşadığı din ile mutasavvıfın, evliyanın ve dervişin yaşadığı din arasında büyük bir farklılık çıkıyor ortaya. İşte bunun için, sadece diliyle, “Elhamdülillah,” demesine rağmen hamd halinden uzak olduğu için Hakk talibi olamayacak kişinin, haddini bilip de hamd halindeki birinin eteğine tutunması tasavvufi harekettir. “Ben senin halinde bir hamd hali görüyorum ama ben bunu yaşayamıyorum. Himmet et de ben de senin eteğine tutunayım!” Mevlana’nın deyimiyle at sineği, arslanın yelesine konsa, uzaktan arslan gibi gözükür. O gelişme olmasa bile büyüklerin yanında olmak bile bir gelişmedir. Kaynak : Bir Neyzen, İki Derya (Şems ve Mevlana Hazretleri) - Kudsi Erguner
Hidayete Vesile Evliyaullahtan bir zata demişler ki, “Sen nasıl böyle oldun? Hakk yoluna kendini nasıl bu kadar vasıl ettin?” Üç kişinin adını vermiş. O üç kişi de devrin en büyük eşkıyaları. “Allah onlardan razı olsun,” demiş. “Şeyhim nasıl olur?” diye sorduklarında şu cevabı vermiş, “Onlar bana o kadar kötülük yaptılar ki, onlardan o kadar şer gördüm ki, o şerlerinin sayesinde bu yola girdim.” Şimdi biz sınıyoruz ki irşad olmamız için karşımıza ak sakallı, nur yüzlü, mübarek bir adam gelecek. Üstüne de güzel bir cübbesi olacak. Kafasında tarikat tacı, sırtında derviş hırkası olacak, bize nazar edecek ve parlayacağız. Böyle bir şey yok. Her an, her vakit, her söz, sizin için bir irşad olabilir. Mesele, o tefriki yaşayabilmek. İyiyi ve kötüyü ayırt edebilmek. Zaten biliyorsunuz Kur’an-ı Kerim’in bir diğer adı da Kitab-ı Furkan, yani “Farklar Kitabı”. Doğruyu, yanlışı fark edebilecek bir hale gelmenizdir, önemli olan. Kaynak : Bir Neyzen, İki Derya (Şems ve Mevlana Hazretleri) - Kudsi Erguner
"mevlevi ayini yavaş yavaş açılan bir çiçek gibidir. şimdi bunu seyirci sıkılmasın diye (taka tak tak) çalarsan zevksizliği ortaya çıkarmış oluyorsun" kudsi erguner - makam dergisi 2019 röportajı
Reklam
"Tâ dil virelden sünbüle Sünbülî'ler derler bize Meyletmeyiz gayri güle Sünbülî'ler derler bize" Güfte : Fahri Bestekâr : Çolakzâde Mustafa Efendi Makamı: Acemaşiran Usulü: Muhammes (süleyman erguner kocamustafapaşa'daki dergahta okumuş bu ilahiyi, kudsi erguner onu anlatırken ben de öğrenmiş oldum, işin ilginci öğrenmeden az önce zat-ı alilerinin eserini tetkik ediyordum, rahmet olsun) youtube.com/watch?v=QDGk5cf...
ulan daha bir hafta önce düşünüyordum bu kudsi ergüner'in herat to istanbul albümündeki muhteşem parçaları kim yapmış diye, dedim heralde seçmece yapmışlar o dönemdeki büyük müzisyenlerden az önce aldığım habere göre, yamulmuyorsam, hepsi abdülkadir meragi'ninmiş, püüüüü bunu yeni öğrendim, utanıyorum şu an :D:D acem saz semaisi ile mahur saz semaisine vurgunduk bi daha girecez albüme o zaman piuuuvvv
16 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.