Yenilmek başka şeydir, yorulmak başka!
Küllerinden doğmak ise bambaşka!
Bazen yenilir, çabuk toparlanır, hızla ayağa kalkarsın. Ama bazen öyle yorulursun ki takatin kalmaz hiçbir şeye, konuşmaya dahi.
"Atamıyorum üstümden yorgunluğu ne kadar dinlensem. Bizim yorgunluğumuz gövdemizde değil, ruhumuzda olsa gerek." (s. 34)
Ruh
Hayat sonu mutlu biten masallar gibi değildir çoğu zaman. İyiler sonsuza dek mutlu yaşamazlar. Bazen çırpınırken görürsünüz onları; dev dalgaların arasında bir oraya bir buraya sürüklenirken, bazen öfkeli görürsünüz onları;haksızlığın kalp burkan acısıyla gözleri dolarken.Bir bakarsınız hınçları volkan olmuştur gökyüzüne taşar. Bi bakarsınız can
Hayatı konuşalım istiyorum ben biraz bu kitapla. Kalp ritminin ekrana yansıttığı çizgiler gibi seyreder hayat. Bazen keskin çıkışlar, dik yokuşlar bazen beklenmedik inişler tam oh be düze çıktık derken aynı döngü yaşam enerjimiz bitene kadar devam eder durur. Herkes için aynı ama Mücella hariç.
Dışarıda akan bir hayat var ama Mücella'nın değil.
Merhaba sevgili okurlar.
Bu bölümde Malatya'lı sanatçı Fahri Kayahan'ın eşine yazdığı şiirin hikayesini anlatacağım dilim döndüğünce.
Suna, Fahri Kayahan'ın eşidir. Çok sevmektedir Fahri bey eşi Suna hanımı. Malatya'da o zamanlar sevdiğine sevdiğini söylemenin bile ayıp karşılandığı o dönemde Fahri Bey her daim söyler Suna'ya, ona olan
Anka kuşu, bedeni işlevini yitirmeye başladığı zaman alev alıp küllerinden yavru olarak yeniden doğmak suretiyle kendini yenileyebildiği için, çok çok uzun zaman yaşar. Anka kuşu, hiç kimseyi öldürdüğü görülmemiş, yalnızca şifalı ot yiyen yumuşak huylu bir yaratıktır. Sırga gibi o da istediği zaman yok olur, yeniden ortaya çıkar. Şarkısı sihirlidir: Temiz kalplilerin cesaretini artırdığı, temiz kalpli olmayanlara da korku verdiği söylenir. Anka gözyaşlarının güçlü şifa verme özellikleri vardır.
"Kürtçe yazan bir romancı Zümrüd-ü Anka olmak zorunda ama bir farkla. Zümrüd-ü Anka beş yüz yılda bir kendisini yakıp küllerinden yeniden doğarken , siz her eserinizde kendinizi yakıp yeniden doğmak zorundasınız."
"Size gerçek, gerçeğin ta kendisi olarak diyorum ki: Toprağa düşen bir buğday tanesi yok olmazsa, yalnızca bir buğday tanesi olarak kalır; ama yok olursa, o zaman bereketli ürün doğurur."