Milli mektebimiz ne medresedir, ne de çeşitli kozmopolit unsurların karıştığı olan bugünkü mekteptir. Müslüman Türk'ün mektebi, maarif, metafizik ve ahlâk prensiplerini Kur'an'dan alarak Anadolu insanının yapısına serpen ve orada besleyen, insanlığın 3000 yıllık kültür ağacının asrımızdaki yemişlerini toplayacak evrensel bir ruh ve ahlâk cihazı olacaktır.
Sayfa 15 - DergâhKitabı okuyor
Her büyük millet, kendi hayatının evrim sırrını ve ebediliğe yönelen hayat yolculuğunun büyük kudretini felsefi sistemden çıkarır. Bugüne kadar İslam'ın ve Kur'an'ın felsefesi yapılmamış olduğu düşünülürse ne kadar gerilerde olduğumuz kolayca anlaşılacaktır. Felsefi kültür, mektebin temel taşıdır. Eflatun akademisinin kapısında "geometri bilmeyen buradan giremez" levhası vardı. XX.asır mektebinin kapısına "felsefesi olmayan milletin mektebi olamaz" cümlesini yazmak gerekir.
Sayfa 15 - DergâhKitabı okuyor
Reklam
"Ancak insanın yaşam felsefesi soyut bir şey değildir." dedim enerjik bir şekilde. "Tam aksine soyut olmayan tek şey olduğu görüşündeyim. O delilerin felsefesi de Devlet'e karşı tehlike arz ediyor. Reor adında biri hakkında anlattıkları efsaneden de anlaşılabiliyor bu; dediklerine göre delilikte onlardan daha ileri bir
Protagoras, yetişkinlik yaşamını, kentlerde “edimsel yetenek ve daha geniş zihinsel kültür isteyenlere” para, karşılığı dersler vererek yaptığı sürekli bir öğretim turuyla geçirdi (Zeller, s. 1299).
Kendini tanıma
“Bu nedenle, bilinçdışı bütünlüğümüzün tüm fiziksel ve ruhsal olayların arkasındaki gerçek olduğuna inanıyorum. Bu öge tam bir gerçekleşmeyi sağlamaya çalışmaktadır ve bu gerçek, insanın tümüyle bilinçli olabilmesidir. Bilinçliliği elde etmek genel anlamda kültür demektir ve bu sürecin özü ve kalbi kendini tanıyabilmektir. Doğu felsefesi benliği, tartış-masız, kutsal varsayar; eski Hiristiyanlığa göre de kendini tanıma, Tanrı’yı tanımaya giden yoldur.”
Sayfa 375Kitabı okudu
Felsefi kültür, mektebin temel taşıdır. Eflatun akademisinin kapısında “geometri bilmeyen buradan giremez” levhası vardı. XX.asır mektebinin kapısına “felsefesi olmayan milletin mektebi olamaz” cümlesini yazmak gerekir.
Reklam
SAİD NURSİ'NİN MEHDİLİK İDDİASI
Nur Risaleleri'nde Hristiyan ve Müslümanların ittifakına (!) Said Nursî tarafından Mehdî (a.s.) de iştirak ettirilmiş ve bu ittifakın programı olan Risale-i Nur'u Mehdî'nin neşir ve tatbik edeceği de iddia edilmiştir: "...sonra gelecek o mübarek zat (Mehdi), Risale-i Nur'u bir programı olarak neşr ve tatbik
Sayfa 442Kitabı okudu
Osmanlı toplumu teknolojiye açık bir toplumdu. Türkiye’nin o günden bugüne Batı dünyasında iltifat etmediği kalıp, kültürel hayattır. Binaenaleyh, Türkiye o safhayı geçmiştir. O kültür dediğimiz de, Kant’ın kültür felsefesi, Beethoven musikisi falan değil; şu kadarını söyleyelim, o safha da geçilecek; orada da artık zamana uyulmuştur.
Üniversitelerin oluşumu:
On birinci yüzyıla dek entelektüel yaşam "manastı­ra ait" okullada sınırlıdır. Buralardaki sessizlik kültürü edebiyat pratiğinin taşıyıcısı olmuştur. On ikinci yüzyılın özgür kent devrimi bir başka tür eğitim sisteminin zaferi­ni yüceltmiştir. Bu, "papaz" ya da "piskopos" okullarıdır ve bunların yapısı şehir ve katedral merkezleridir. Artık manastırın itaat kuralının bağlamadığı "ruhban"ların yeni sınıfiarına açık olan bu "katedral okulları" dil sanatlarıyla ilgilenme riskini göze alırlar. Önce dilbilgisi (Orleans, Chartres), ardından "diyalektik." Şehirleşen kültür zaman içinde yaygınlaşırken "mektepli" (scolasticus) figürü, ar­dından da "öğretmen, usta" figürü, dinleyici kitlesi toplar ve onların dikkatini çeker. Sonuçta, bütün Hıristiyanlığın sürgün toprağı (terra alinea) olan Paris, bütün bu kişileri kesin olarak toplarken, Oxford da yavaş yavaş ortaya çı­kar. Bu gruplaşmadan (consortium) üniversite doğar.
1957 Necef doğumludur. Aslen İran’ın Kuzey Eyaletlerinden Mazenderan’a bağlı Larican şehrindendir. Babası ünlü din adamlarından Haşim Amuli’dir. Matematikte lisans, bilgisayar mühendisliğinde yüksek lisans yapan Laricani doktorasını batı felsefesi üzerine yapmış olup aynı zamanda Kant Felsefesi üzerine Tahran Üniversitesinde dersler vermiş, bu
Sayfa 84 - Ali Erdeşir LaricaniKitabı okudu
Reklam
27 Mayıs Devrimi, Kemalizm'in temel felsefesi ne, devrimci ve ilerici doğrultusuna dönmüştür. 27 Mayıs Devrimi'nin hemen ertesinde, Behçet Kemal Çağlar'ın başkanlığında Atatürkçüler ile eski Halkevciler bir araya geldi ve örgütlenme konusunda anlaştı. Devrimin önderi Cemal Gürsel'in de uygun görmesi üzerine 1960 tarihinde, Türk kültür ve bilim insan larıyla sanatçıları, "Türk Kültür Derneği"ni kurdu. Behçet Kemal ve arkadaşları, Halkevlerinden yetiş- miş kadrolarla ilişki kurarak; Türk Kültür Derne ğini tıpkı Halkevleri benzeri biçimde ülke düzeyinde geliştirmek için çalışmaları yoğunlaştırdı. Türk Kültür Derneği, daha sonra 12 Nisan 1961'de, kamu yararına dernekler arasına alındı. Türk Kültür Derneklerinin çalışmaları kısa zamanda genişleyince ilgili çevrelerde yeni bir Halkevleri arayışı gündeme geldi. Dernek içi çalışmalar gelişince yeni bir tüzük komisyonu kuruldu ve Ceyhun Atuf Kansu'nun başkanlığında hazırlanan yeni tüzükte Türk Kültür Derneği'nin halkevi veya halkodası adı altında şubeler açabileceği benimsendi. Cemal Gürsel ve arkadaşları, doğacak tepkilerden çekindiği için Halkevi adının kullanılmasına karşı çıkıyor; Türk Kültür Derneği'nde toplanan aydınlar ise Halkevleri'nin yeniden canlandırılabil mesi için halkevi ve halkodası adı altında örgütlen- meyi savunuyordu. Yeni tüzük tasarısı, iki kesimin isteklerini uzlaştırıcı biçimde hazırlandı; hem Türk Kültür Derneği adı korundu hem de Halkevleri'nin yeniden açılması benimsendi.
Sayfa 37 - İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE YAYINLARIKitabı okudu
Felsefi kültür, mektebin temel taşıdır. Eflatun akademisinin kapısında "geometri bilmeyen buradan giremez" levhası vardı. XX. asır mektebinin kapısına "felsefesi olmayan milletin mektebi olamaz" cümlesini yazmak gerektir. Milli mektebimiz ne medresedir, ne de çeşitli kozmopolit unsurların karışığı olan bugünkü mekteptir. Müslüman Türkün mektebi, maarif, metafizik ve ahlak prensiplerini Kur'ân'dan alarak Anadolu insanının ruh yapısına serpen ve orada besleyen, insanlığın üç bin yıllık kültür ağacının asrımızdaki yemişlerini toplayacak evrensel bir ruh ve ahlak cihazı olacaktır.
Kişi; Vicdan, akıl, özveri, fedakarlık, çalışma, ahlak, karşılıksız hizmet ve disiplinle kalbini nefsinin esaretinden, bencilliğinden kurtarıp tanısal saflıkta arındıracak. Fizik dünya yaşamını evrensel ve çağdaş değerlerle bilgi ve kültür yönünden zenginleştirirken ruhsal bilincini de yükseltecektir.
Klasik Çin felsefesi karşıt iki evrensel ilke tanır: Aydınlı­ ğın adı "Yang", karanlığınki "Yin"dir. Bunlardan biri gücü­nün doruk noktasma ulaştığında, karşıt ilke hemen filizlenir ve coşar. Burada iç çatışkıdan doğan ruhsal bir denkleştirme ilkesinin imgeselleşmiş açıklaması yatar. Bir kültür doruk noktaya ulaştığında, er ya da geç, yıkılma zamanı da gelmiş demektir. Hoşnutsuzluk ve umutsuzluk veren bölünme ol­gusu, beraberinde yeni bir ışık da getirir.
Batı kültür çevresi dışında bulunan uluslar için, en başta çekici olan, güç kazandıran bir alan olarak tekniktir. Tekniğin kolayca alınabileceği sanılır. Fakat teknik de insanın öteki varlık-koşullarından koparılarak, bir ülkeden alınıp öteki ülkeye sokulamaz. Çünkü tekniği meydana getiren bilim yahut insan, dünya özgürlük, doğa, devlet hakkında bir görüşün meydana gelmesine yardım eden felsefe, tekniğin kök saldığı tarihsellik (gelenek), bir ticaret eşyası gibi Avrupa kültür çevresine girmeye çalışan bir ülkeye nasıl aktarılabilir? Sonra da bu ulusun, aktarılan başarılar alanında, onların yaratıldığı ülkelerde olduğu kadar yaratıcı olabileceği nasıl sanılabilir?
Sayfa 107
711 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.