Sonuç itibariyle Prens Sabahattin'in fikirlerinden en çok kültür ve dinle enteresan bir ilişki ortaya çıkar. Açıklaması zor olsa da bu ilişkinin en makul açıklaması önceki bölümde Ahmet Rıza'nın ikilemine getirilen açıklama gibi görünmektedir. Söz konusu ilişki oluşum sürecindeki bir ideolojinin doğal sonucudur. Fakat şunu da belirtmekte fayda vardır ki Prens Sabahattin Batı'nın sürekli dem vurduğu yobazlık boyutunun Batı'nın Doğu'ya yönelik zalim politikalarının bir sonucu olarak görülmesi gerektiğini ifade etmek suretiyle İslam'ı savunuyordu. Bu bölümde incelenen malzemeden şunu çıkarabiliriz ki Prens Sabahattin'in planı çok kültürlülük fikri etrafında geliştiğinden, yerel özelliklerin sürdürüleceği ama başka yerel özelliklerle karıştırılmayacağı bir imparatorlukta dinin son derece bireysel bir rol üstlenmesi gerekiyordu. Birkaç satırla özetlemek gerekirse Prens Sabahattin zamanının ötesinde, görev duygusu ve entelektüelliği yüzünden hem kavranması hem de fikirlerini eyleme dönüştürmesi zor bir düşünürdü. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu'ndaki yaşamdan kopuk olduğundan, II. Abdülhamit iktidarına karşı çıkanların somut sonuçlar elde etmek istediğini ve devrim gerçekleştikten kısa bir süre sonra anayasal yönetim fikirlerinin, Prens Sabahattin gibi Jön Türk entelektüellerinin kendilerine ait olması gerektiğini düşündüğü vesayetçi rolü üstlenen İttihatçıların kararlarına tabi olacağını anlamıyordu.
Sayfa 157Kitabı okudu
(Atatürk)1925'te diyordu ki: "Medeniyim diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı zihniyetiyle medeni olduğunu isbat ve izhâr etmek mecburiyetindedir... Âli hayatiyle, yaşayış tarziyle medeni olduğunu göstermek mecburiyetindedir.” 1927'de de, “Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen asri ve
Reklam
İttihat Terakki
İttihat Terakkî teşkilatı Milli Mücadele sırasında çok işe yaradı ve millî kurtuluşa büyük hizmeti oldu. Milliyetçiliğin "vatan" mefhumuyla birleştiği noktalarda İttihatçılar büyük milliyetçi idiler. Millî kalkınma ve sanâyide öncülük etmişler, fakat milli kültürde Turancılığa kaçmışlardır. Birçoğunun dinî kültür ve inançtan mahrumiyeti onları kuru milliyetçiliğe, Turancılığa ve Şamanizme götürmüştür. Dünya Türkleri bir bayrak altında toplamak hülyâsı milleti yıllarca gerçek milli şuurdan mahrum bırakmıştır.
Sayfa 115Kitabı okudu
İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin nakarat şeklinde tekrarladığı "hürriyet", Şerif Mardin'e göre, yalnız soyut bir kavram olarak kalmış, somutlaştırılamamıştı. Programını halka benimsetmeyi ele almayınca, halka rağmen onu idare etmeyi düşünen totaliter bir elit grup hareketi olmak zorunda kalmıştı. Birlik, milli kültür ve milli burjuva yaratma, İttihat ve Terakki'nin en önemli istemleriydi. Böyle olunca, istedikleri halde, Osmanlıcılığı sürdüremiyorlardı. Nitekim, giderek Türkçü-Turancı oldular
İttihat Terakki teşkilatı Milli Mücadele sırasında çok işe yaradı ve milli kurtuluşa büyük hizmeti oldu. Milliyetçiliğin "vatan" mefhumuyla birleştiği noktalarda İttihatçılar büyük milliyetçi idiler. Milli kalkınma ve sanayide öncülük etmişler, fakat milli kültürde Turancılığa kaçmışlardır. Birçoğunun dini kültür ve inançtan mahrumiyeti onları kuru milliyetçiliğiyle, Turancılığa ve Şamanizme götürmüştür.
Sayfa 115Kitabı okudu
Ve, gene sonradan anladım ki İstanbul'un Osmanlı kültürü, ilk teşekkül asırlarında, ekseriyetle Türkün eseri değil, soyadlarını unutmak ve gizlemek mecburiyetinde kalıp Hasan, Hüseyin, Ayşe, Fatma gibi alelade isimlerle ve "Osmanlı" unvanıyla yalnız siyasi bir milliyet taşıyan Müslümanların, padişah ve halife kullarının eseri olmuştur. Bunlar da ekseriyetle Türke yabancı olan insanlardı; bunlar ve bunların nesilleri de, yarattıkları kültür de, tıpkı memleketimizi tanımadıklarından şikâyet ettiğimiz Avrupalılar gibi, Türkiye'yi ve Türkü tanımıyorlardı.
Sayfa 643Kitabı okudu
Reklam
103 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.