Kitabından ortasından başladı kelimeleri sobelemeye. Yüklemlere gizlenmiş bir anlaşılma çabasıydı cümlelerin sarf ettiği. Birbirine sıkı sıkıya tutunan her kelime parkta yalnız başına kumdan kale yapan çocuklar gibiydi. Kaydıraklar daha kısa, salıncaklar yere daha yakındı saklambaç yarım kaldığında. Elma dersem çık, armut dersem çıkma kadardı hayat. Yaramaz bir çocuğun saklandığı yerden sobelenmeden çıkmasındaydı anlatılmak istenen. Anlaşılmak istenen çoktan başka salıncaklarda gökyüzüne kucak açmıştı bile. Yerden daha yüksek fakat en az ağlayan bir çocuğun hüznü kadar alçaktı.
Kechiring meni onajon, dost deb bilibman shaytonni.
Qumdan qasr quribman, to'zib ketdi shamoldan.
(Özbekçe)
Anneciğim af et beni, şaytanı kendime dost bilmişim
Kumdan kale kurmuşum, rüzgarın gelmesiyle yerle bir oldu, gitti.
Kumdan kale gibiydin
Deniz her vurduğunda yeni baştan başladım sana
Sonunu bile bile de olsa
Başı güzeldi her zamanki gibi
Bir şeyler hep güzeldi de
Yoksa hep sen mi vardın ortasında
Meçhul kalacak sonsuz sorular
Belki de ben anlamayacağım
Seni hep bir yerlere adlandıracağım da
Bu sefer de sen anlamayacaksın
Hâlbuki sen demiştim geceye
Meğer yüz tutmuş kararmaya aydınlığın sensizliği
Peki hâla kağıt kalem de mi marifet
Yoksa onu yazdıranda mı ?
Berkay Çevirici
Ali'den sonra gelenler kral olduklarını ilan etti. Onlar da Avrupa ülkelerindeki krallar ne halt yedilerse onu yediler. Kısacası Muaviye ile başlayan muhabbet zinciri 1924'de kırılmıştır. Halifeliği lağveden Atatürk de hainlik değil, Türk halkına en büyük iyiliği yapmıştır. Araptaparlara göre halifelik konusu ulema tarafından dile
Farkında değilken hiçbir şeyin, iyiydim öyle.
Yaptım, yıktım, tekrar tekrar, kumdan kale.
Neden biter tüm ninniler?
Uyu, büyü diye...
Hevesli mi insan yavaşça ölmeye?