"Ah, biliyorum, biliyorum, ebediyen dürüstlükte eği­tildik, eğitildik de eğitildik; ama bizi yoldan çıkarabilecek her şey beşikten itibaren bu dürüstlükten uzak tutulmuş, yani yapay bir dürüstlük bu ve bu gece gördüğümüz gibi, ayartılma ihtimali karşısında eriyip gidiyor. Tanrı biliyor ya şu ana dek dürüstlüğümün taş kadar sağlam olduğun­dan zerre şüphe etmemiştim ama şimdi, karşılaştığım ilk büyük ve gerçek yoldan çıkarıcı şey karşısında ben . . . Ed­ward, bence bu kasabanın dürüstlüğü benimki kadar çü­rük, seninki kadar çürük. Burası acımasız bir kasaba, sert, cimri bir kasaba ve tek erdemi bunca sevilen, bunca övü­nülen dürüstlüğü; ama yemin ederim, gün gelir de o dü­rüstlük insanları gerçekten ayartacak bir şeyle sınanırsa kasabanın büyük şöhreti kumdan kale gibi yıkılır. Evet, işte, her şeyi itiraf ettim ve artık kendimi daha iyi hisse­diyorum; ben ikiyüzlüyüm, farkında değildim ama haya­tım boyunca ikiyüzlü oldum. Bir daha kimse bana dürüst demesin - bunu kabul edemem."
Sayfa 22
öğretmenin kitap rafları arasında, yaptığı sınıflandırmalara bakarak, kitaplara sahip olmanın, ip cambazlarınkine benzer bir dengede durma alıştırması olduğunu anlamış olmalı; evrenin dağınık parçalarının anlamlı Bir bütün oluşturacak şekilde birleştirme çabası; kaosun ortasında ahenkli bir mimari; kumdan bir kale; unutmaya korktuğumuz her şeyi korumaya aldığımız bir sığınak; dünyanın belleği; zamanın dalgalarına karşı inşa edilmiş bir set.
Sayfa 48
Reklam
Yaşamak, dalganın önüne kum­dan bir kale kurmaya benziyor.
Saklambaç ve yere yakın salıncaklar üzerine.
Kitabından ortasından başladı kelimeleri sobelemeye. Yüklemlere gizlenmiş bir anlaşılma çabasıydı cümlelerin sarf ettiği. Birbirine sıkı sıkıya tutunan her kelime parkta yalnız başına kumdan kale yapan çocuklar gibiydi. Kaydıraklar daha kısa, salıncaklar yere daha yakındı saklambaç yarım kaldığında. Elma dersem çık, armut dersem çıkma kadardı hayat. Yaramaz bir çocuğun saklandığı yerden sobelenmeden çıkmasındaydı anlatılmak istenen. Anlaşılmak istenen çoktan başka salıncaklarda gökyüzüne kucak açmıştı bile. Yerden daha yüksek fakat en az ağlayan bir çocuğun hüznü kadar alçaktı.
İnsan toplumu sahildeki bir kumdan kale kadar kırılgandı, esen rüzgâr bile yıkılmasına yeterli olabilirdi.
Sayfa 346 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
İçimde bir şeylerin yıkıldığını hissettim, sanki fazla yüksek yapılmış kumdan bir kale çöküyordu.
Sayfa 188Kitabı okudu
Reklam
Kechiring meni onajon, dost deb bilibman shaytonni. Qumdan qasr quribman, to'zib ketdi shamoldan. (Özbekçe) Anneciğim af et beni, şaytanı kendime dost bilmişim Kumdan kale kurmuşum, rüzgarın gelmesiyle yerle bir oldu, gitti.
Ali Kınık
Ben kumdan bir kale yaptım ki bize Kimse dokunmasın bu sevgimize Bu masalı gören olmasın diye Kâğıttan gemiler saldım denize
Biz de, önemli olan tek şeyin başarı olmadığını çoğunlukla unuturuz. Hayat, bir kumdan kale yapma yarışmasına benzemez.
Sayfa 32 - Günışığı Kitaplığı
984 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.