Yeter Salih gulâm oldun bu hana Yüzün dönder gürûh-i âşikâna Seni sayd eylemiş nefsin çerisi Yeter oldun bu dünyânın harîsi Cihanın devletine yok nihayet Döner Hak'tan kime kılsa sirayet
Bozkurt ocağının sönmeyen odu; Çuluk Kağan oğlu Kür Şad... Ölmüştü!... Ölmüş fakat yenilmemişti!
Reklam
“Kür şad ölmüş, fakat attan düşmemişti Ölmüş, fakat yenilmemişti.”
Arka Kapaktan
"Bu kitap, Kür Şad efsanesini yüreğinde hissedenlere ithaf edilmiştir."
ZENGİN YAYINCILIKKitabı okuyor
590 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Devasa Destan Bozkurtlar!
Edebi kişiliği ve eserleriyle "Türkçülük Akımı" temsilcisi olan
Hüseyin Nihal Atsız
Hüseyin Nihal Atsız
en akıcı ve sürükleyici muhteşem eseriyle sizlerleyim. Okumuş olduğum bu kitabın her satırında Türklük damarlarımın kabardığını hissetmek ayrı bir heyecan vericiydi. Kitabın içinde her duyguyu bir arada yaşadım desem yeridir. Böyle muhteşem bir destan için ne yazsam
Bozkurtlar
BozkurtlarHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 202414,4bin okunma
Ne güzel:)
Kür Şad'ın torunu olmak!.. Bu ne büyük bahtiyarlık, ne kutlu bir gerçekti! Taçam, Bozkurt ocağının bir tegini olduğu için değil, Kür Şad'ın torunu olduğu için seviniyor, övünüyordu.
Sayfa 572 - ÖTÜKEN YAYINLARIKitabı okudu
Reklam
Altay'dan kopup geldim Tam dokuz ay, on günde; Yıkadım benliğimi Kür Şad'ın Türklüğünde...
"Mazlum ecdadımızın, inançlarını ve faziletlerini koruyup bizlere ulaştırabilmek için çektikleri sıkıntıları, geç de olsa öğrenip, onlara katılıp, davalarını benimseyelim; büyüklüklerini kabul ve ilân ederek, ruhlarını şâd edelim ki: Cenab-ı Hak'tan, milletimize yeni Âkifler göndermesini niyaz etmeye yüzümüz olsun. "Tarihi, "tekerrür" diye ta'rif ediyorlar, Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?"
Sayfa 8 - Şule Yayınları | Önsöz, M. Ertuğrul DüzdağKitabı okuyor
584 syf.
10/10 puan verdi
Kür Şad ve Kırk Atlı
Her Türk gencinin kesinlikle okuması gerektiği, okurken zaman zaman kıvançla dolarken, zaman zaman üzüldüğü gerçek bir tarih kitabıdır. Kitabın genelinde kokan Türkçülük; bana o güzel günlerdeki insanların mertliğini, dürüstlüğünü, gözüpekliğini, inandığı şey için ölüme gözünü kırpmadan gidişi, gerçek sevdayı, dosta inanmayı, düşmana direnmeyi-boyun eğmemeyi, her yaptığı işi Ülküsü için vatani için yapışı beni bu milletin bir Türk evladı olmaktan tekrar gurur duydurdu. Fakat aynı zamanda bu gerçekleri okuduktan sonra günümüzdeki yalancı, aşağılık, beş para etmez, hiç bir amacı-gayesi olmayan insanlarla yaşadığımızı tekrar bana hatırlattı yalnızlığımın sebebini tekrar görmesi sağladı. O mert günlerde; Gök Börü gibi gözümün görmediği için Tanrıya son bir savaş için gözlerimi açmasını yakarmayı, Kür Şad gibi Gök Türk sancağını yeniden dalgalandırmak için onca güçlüğe rağmen ayakta dimdik durmayı-yılmamayı, Kırk atlıyla koca çin sarayına saldırabilecek gözüpekliği, ölümü hiçe sayışı, Urungu ve Ay Hanım gibi hayatta göremeyeceğimiz kadar birbirlerini sevdikleri halde beklemeleri, andak ölümle kavuşmaları, bana yine keşke o günlerde yaşasaydım, onlardan birisi olabilseydim diye düşündürttü. Böyle mert böyle yiğit bir milletim, geçmişim, atalarım olduğu için gurur duyuyorum. Tanrı bizi, yani gerçek Türkleri böyle mert insanlarla yoldaş etsin. Tanrı Türkü Korusun! NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
Hüseyin Nihal Atsız
Hüseyin Nihal Atsız
Bozkurtlar
BozkurtlarHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 202014,4bin okunma
Aşıkların Ölüm Uçurumu
50 yıla yakın sert bir yaşayıştan, görülmedik çilelerden sonra; sevdiği, Tanrılar kadar güzel Ay Hanım'ın ancak ölüsüne kavuşan Urungu; kahraman ve ölümsüz Kür Şad'ın oğlu, kucağında sevgilisi olduğu halde batıya doğru mesafeleri aşıyordu... Urungu bir defa daha Ay Hanım'ın yüzüne baktı ve bu sefer gözleri orada takılı kaldı. Bu ilâhi yüze bakan gözler yaşlıydı. Yaşlı gözlerini göğe kaldırarak Tanrı ile konuşurmuş gibi: -Bozkurtlar dirilirken Ay Hanım da yaşasaydı ne olurdu! diye fısıldadı. Sonra görülmedik bir şeye takılan gözlerin mânâlı ışıltısı ile ileriye bakarak atını mahmuzladı. At son bir atılışla fırlarken Ay Hanım'ı deminklerden daha sıkıca kendine doğru çekti. Dudaklarını hiçbir zamanın görmediği, hiçbir çağın göremeyeceği o ilahi yüze değdirerek öptü ve hala sıcak olan o mehtap kadar, güneş kadar güzel olan o yüzden ayırmadan, bir an içinde bütün mazisini yıldırım hızıyla hatırlayıp "Hoşça kal Ötüken" diye düşündükten sonra kendini boşluğa bıraktı...
Sayfa 619 - Urungu ve Ay Hanım
Reklam
Sanmam
"Siz Kür Şad'ı tanımazsınız. O bir ateş parçasıydı. Bozkurtlar soyunun övüncüsüydü. Bilmem ki onun gibi bir keskin nişancı bir daha yeryüzüne gelir mi?"
Sayfa 498 - ÖTÜKEN YAYINLARIKitabı okudu
Kür Şad
O şimdi yarı Tanrı gibi bir şeydi. Ölümü başka türlü olmalıydı. Kırk kahraman birer birer düştükten sonra o hala ayaktaydı. Uzun saçları omuzlarında uçuşuyor, gözleri kıvılcımlar saçıyor, kolu yıldırım hızıyla kalkıp iniyor. her inişte bir Çinliyi deviriyordu. En sonra ölüm kızı onun eline bir sağrak sundu. Kür Şad bu acı sağrağı gözünü kırpmadan içti. Atının yelesine kapandı. Başını dayadı. Sağ elinde kılıç hâlâ sımsıkı duruyor, sol eli sarkıyordu. Kür Şad ölmüş, fakat attan düşmemişti. Ölmüş, fakat yenilmemişti...
Sayfa 419
Kür Şad ve Arkadaşları
Altı kişi, damarlarında kalan son güçle son savunmalarını yapıyorlardı. Bu, artık sona ermiş hayatlarını birkaç kısa an daha uzatmak için değil; Çinli öldürerek öç almak, vazife yapmak, ün kazanmak içindi. Bu kahramanlığı yaparken 1300 yıl sonra bir yazıcının, kendi hâtîralarını yaşatmak için bu satırları yazacağını düşünmüyorlar, şanlı maceralarını Türk oğullarının nasıl bir ihtirasla okuyacaklarını bilmiyorlardı.
Sayfa 418
Delinse yer; çökse gök, yansa, kül olsa dört yan Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan. Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan; Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz! Bu türkü hâlâ göklerde çınlıyor. Kür Şad ve kırk arkadaşı, aylı kızıl bayrağı bekleyerek hâlâ ufukları gözlüyor
Resim