Leheb suresi
"Rasûlullah'a, daveti genel olarak yayma emri verildiği ve Kur'ân'dan, 'Önce yakın akrabalarını uyar' ayeti nâzil olduğu zaman, Rasûlullah Safâ tepesine çıkarak: 'Ey sabâha! (sabahın afeti)' diye bağırdı. Araplarda bu çağrı, tam sabaha karşı düşmanın bir kabileye hücum etmek için geldiği görüldüğü zaman yapılırdı. Çevrede, 'Bu ses kimindir?' diye sorulduğunda, 'Muhammed'in (s.a.) sesi!' cevabı verildi. Bunu duyan Kureyş'in bütün kabileleri koşarak geldiler. Gelemeyenler, kendi yerlerine bir temsilci gönderdiler. Herkes toplandığında Rasûlullah, her bir kabileyi 'Ey Benî Hâşim! Ey Benî Muttalib! Ey Benî Fahr!..' diye ismi ile çağırarak, 'Dağın arkasında bir ordu size hücum edecek desem inanır mısınız?' dedi. Oradakiler, 'Evet; çünkü biz senden hiç yalan söz işitmedik' dediler. Bunun üzerine Rasûlullah, 'Ben sizi ilerideki büyük azab ile uyarıyorum' dedi. Herkesten önce Ebû Leheb, 'Tebbe leke, hel li házá cema tena? (Kahrolası! Bunun için mi bizi topladın?)' dedi. Bir rivâyet de şöyledir: Ebû Leheb, Rasûlullah'a atmak için taş aldı."
İnsan Yayınları
Bu birinci meyvenin hakikatına beni îsal ve sevkeden zevkî bir hissimdir. Şöyle ki: Bir zaman, ziyade rikkatimden ve fazla şefkatten ve acımak duygusundan zîhayat ve hususan onlardan zîşuur ve bilhâssa insanlar ve bilhâssa mazlumlar ve musibete giriftar olanların halleri çok ziyade rikkatime ve şefkatime ve kalbime dokunuyordu. Kalben diyordum:
Sayfa 10 - Envar NeşriyatKitabı okudu
Reklam
Kur'an'ı, korku, ümid, şükür, muhabbet, şevk ve diğer hålleri gerektiren ruh vardır. Kur'an'ı her kul okumalı, hakkında düşünmeye muhtaç olduğu bir ayeti yüz defa olsa bile, tekrar tekrar okumalıdır.
Kur'an'ın en uzun ayetinin Bakara 282'deki "borç ayeti" olma­sı, daha birçok ayette ticari kural ve kaidelerden söz edilmesi, tica­retin Allah katındaki makbuliyetinin işaretleridir.
Sayfa 77 - Ufuk YayınlarıKitabı okudu
Ölüye Fatiha Suresi Okumak
Örneğin günümüz Müslümanları mezarlığa gittiklerinde Fatiha suresini okurlar. Bunu yaparken zihinlerinden geçirdikleri mezarda yatana dua etmektir. Oysa Fatiha suresinde ölüye yönelik bir isteği dile getiren hiçbir dua ayeti yoktur. Fatiha suresindeki dua diriler içindir, ölmüş olanlarla bir ilgisi bulunmamaktadır. Ne peygamber ne de onun sahabesi mezarlıkta Fatiha okumamışlardır.
Sayfa 353 - Cilt 3Kitabı okuyor
Kur'an'da ki ilk dua ayeti
اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَق۪يمَۙ‌ـ﴿٦‌ـ﴾ 6- Bize doğru yolu göster. (1-Fatiha)
Reklam
288 syf.
·
Not rated
Bakara Suresi sohpetleri 1-29. ayetler
Nouman Ali Khan 1'den 29. ayetlere kadar Bakara suresini tefsir ettiği bu kitabı kesinlikle okunmaya değer bir kitap. Hayatıma uygulamak istediğm kitapları tekrar tekrar okurum. Bu kitabı da bitirdim ama tekrardan okuyacağım. Ayeti kerimelerdeki detaylı anlatımları Türkçe de karşılığı olmayan tüm kelimeleri muhteşem bir çeviriyle veriyor kitap. Tatmin oluyorsunuz gercekten. Bu kitabı o kadar sevdim ki bana indirilmiş olan Kur'an-ı Kerim'i daha iyi anlamamı sağlıyor. İnceleme yapılabilecek bir boyutu yok bence bu kitabın çünkü bizzat Kuranı Kerim'in incelemesi yapılmış bu kitapta. Hem de muhteşem bir inceleme. Diyecek kelime bulamıyorum. Allah nasibimizi arttırsın ona tertemiz güzel bir şekilde dönmemizi sağlasın
Bakara Suresi Sohbetleri 1
Bakara Suresi Sohbetleri 1Nouman Ali Khan · Timaş Yayınları · 2023706 okunma
Ayet kelimesi, lugatte "apaçık alâmet, işaret ve nişane" anlamlarına gelir. Nitekim, İsrailoğulları'na sor. Onlara nice açık âyetler verdik (Bakara/211) ifadesinde âyet kelimesi, "mûcize" anlamında kullanılmıştır. Yine aynı sürede, Peygamberleri onlara dedi ki: "Gerçekten onun hükümdarlığının alâmeti [âyeti] size tâbûtun gelmesidir" (Bakara/248) ifadesinde "alâmet/belirti" manasına kullanılmıştır. Aynı âyetin devamındaki, Şâyet inananlardan iseniz, şübhe yok ki sizin için bunda kesin bir âyet vardır ifadesinde de kelimenin "ibret" manası kasdedilmiştir. Gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin değişik olması da O'nun âyetlerindendir (Rûm/22) ifadesinde ise "burhân ve delil" manasına kullanılmıştır. Biz Meryem'in oğlunu da, annesini de, bir âyet kıldık (Mü'minûn/22) ifadesinde ise "garip iş ve hârika" manasına kullanılmıştır. Bir terim olarak âyet, sûrelerin içinde, başında ve sonunda ayrı olarak bir veya birkaç cümleden meydana gelmiş bir kelamdır. (Zerkânî, Menâhilu'l-İrfân, 1/331)
Yalının bahçesinde yürüyorum. Bir Kur'an-ı Kerim sesi geldi. Bir ayeti okuyor. Onu duyar duymaz kendime geldim. Demek dedim, tâkat veriyorsun ki, bu yükü de yüklüyorsun.
144 syf.
·
Not rated
Bu kitabı okumamı nasip eden Allah'a hamdüsenalar olsun, Bismillahirrahmanirrahim, Öncelikle kitabın içeriğinden bahsetmek istiyorum, kitap 3 bölüme ayrılmıştı; Hasan El-Benna hakkındaki diğer din adamları ve alimlerin görüşleri, Gençliğe ve İnsanlığa hitabe ve Cihad. Kitabın ilk bölümünde Hasan el-Benna hakkında ki, Seyyid Kutup dahil birçok
Gençlik ve Cihad
Gençlik ve CihadHasan el-Benna · Ravza Yayınları · 2018147 okunma
Reklam
Allah (c.c.), zaman çarkı içinde vukubulacak her şeyi, insanoğlunun yapacağı icat ve ilmî keşifleri de ilm-i ezelisiyle bilir. Keşifler Allah (c.c.)'ın kâinatın nizamı için koyduğu kanunların bilinmesinden ibarettir. (Dünyanın kendi etrafında ve güneşin etrafında dönmesi gibi) Bu kanun ve nizamları yaratan Allah (c.c.), Kur'ân'ı indirdi ve elçisine sünnet-i Nebevi'yi vahyetti. "O (peygamber) kendiliğinden (kendi hevasından) konuşmaz.” (Necm, 3) Öyle ise Allah (c.c.)'ın kâinat için koyduğu nizam ile Kur'ân'daki nizamı asla çelişmez. Kâinat, Allah (c.c.)'ın (menzur) gözler önüne serdiği nizamı, Kur'ân ise (mestur) satırlara yerleştirdiği nizamıdır. Bu iki nizam asla karşı karşıya gelerek çelişkiye düşmezler. Hiçbir ilmî teorinin Kur'ân âyeti veya sahih olan hadis-i nebevi ile çelişkiye düşmesi mümkün değildir. Çelişkiye düştüğü takdirde o teori henüz tam tespit edilmemiş demektir. Zira nice ilmî gerçek olarak kabul ettiğimiz teoriler vardır ki daha sonra o teorilerin sahipleri o teorilerden dönmüş veya onlardan sonra gelen bilginler o teorilerin hatalı olduğunu ispat etmiştir.
Yüce Allah Tathir Ayeti'nde, kötülükten uzaklaştırma iradesini bu kutlu zatlarla sınırlandırmıştır. Burada kastedilen, tekvinî (varoluşsal) iradedir, teşriî (yasamasal) irade değildir. [Yasamasal irade tüm insanlarla ilgilidir, yüce Allah herkesin temiz olmasını, kötülükten uzak durmasını istemiştir.]
Goethe'nin Kur'an seçmelerinden bir çoğu Peygamber Hz. Muhammed'in şahsiyetine ve Peygamberlik makamına istinat eder. Bu anlamda Goethe, 3. Sure, 138'inci âyeti not eder; Hz. Muhammed'in, tıpkı kendinden öncekilerin de olduğu gibi, "Allah'm elçisinden başka bir şey olmadığı" ifade edilir. Aynı şekilde 13. Sure, 8. Âyette vurgulandığı üzere, Hz. Muhammed'in sadece bir "tebliğci" olduğu dile getirilir. Goethe'nin 29. Sure, 47 Ayete ilgisi, Hz. Muhammed'in okuyup yazma bilip bilmediği sorusuyla alakalıdır. Kur'an'ın ilgili âyeti bunu ısrarla reddetmektedir; 7. Sure, 157. Ayette de Hz. Muhammed "ümmi" yani illiterat, okuma yazma bilmeyen olarak tavsif edilmektedir. Bununla ilgili olarak Annemarie Schimmel, (Mystische Dimensionen des Islam, başlıklı eserinin 50'ci sayfasında) şöyle demektedir: "Bu alamet İslamî dindarlığın merkezinde yer almaktadır; zira, tıpkı Hıristiyanlıkta Allah'ın yaratılmamış sözünü kendisi vasıtasıyla tecessüm etmiş olarak almak ve dünyaya hediye etmek için Meryem'in bâkire olmak mecburiyetinde olması gibi, Hz. Peygamberin de ümmî olması yani okuma yazma bilmemesi gerekirdi ki yaratılmamış ilahi söz, onun vasıtasıyla bir kitap olarak beyan edilsin; böylece saf kalabilsin. O, entelektüel bilgi ile kirlenmemiş bir kaptı ki kendisine emanet edilen sözü bütün saflığıyla insanlığa tebliğ edebildi."
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.