Berbat bir ruh halinin farkında olmak, aynı zamanda ondan kurtulmayı istemek anlamına gelir. Ancak bu farkında olma durumu, duygusal bir dürtüyüzünden fevri hareketlerde bulunmayı engellemeye çalışmaktan farklıdır. Öfkelendiği için oyun arkadaşına vuran bir çocuğa“Dur!”diyerek, vurma hareketini durdurabiliriz ama öfkesinin için için kaynamasını engelleyemeyiz. Çocuğun düşünceleri halen öfkeyi başlatan şeye odaklıdır –“Ama o benim oyuncağımı çaldı!”– ve öfke kesintisiz devam eder. Özbilincin güçlü ve hoş olmayan duygular üzerinde daha kuvvetli bir etkisi vardır:“Öfkeye kapıldım”düşüncesi daha büyük bir özgürlük sağlar; salt hissedilen duyguya kapılarak harekete geçme seçeneğini değil, aynı zamanda bu duygudan kendini kurtarmayı deneme seçeneğini de sunar.
Aslında zincirimiz dört beş katlı: Kin ve saldırganlıklar da ay­nı şekilde özgürlüğümüz için birer engeldir. Belki kin, sadece korkunç bir iğrenmedir. Kurtuluşu engelleyen en tehlikeli engel işte bu tutkudur. Böylelikle Freudçuluk belli bir tarzla Budizme varıyor. Zen değil bu çünkü, istekten kurtulmayı istemek de bir istek'tir. İstekten, tutkudan kurtulup isteksizliğe varmak için tut­ku'dan kurtulmayı istemek gerekiyor.
Reklam
Gerçi kırsal alanlardan kente ya da yabancı ülkelere göç eden gruplar Türk toplumunun en canlı ve yeniye açık kesimini oluşturmaktadır, ama yine de bu insanlarda toprağa duydukları özlem ve doğadan kopmakta olmanın acısı açıkça gözlemlenebilmektedir. Geçiş toplumu denilen grubu oluşturan bu insanlar, önce kentin çevresinde küçük köy evlerinin benzerlerini kurmakta ve kentin toplumsal yapısı onları yutana dek orada geleneksel yaşantılarını sürdürmede direnmektedirler. Bir yandan geleneksel yapıyı sürdürmeye çalışırken, diğer yandan kentin içine nüfuz etmeye çalışarak dışlanmışlık duygusundan kurtulmayı istemek, geçiş toplumunun yaşadığı çelişkilerin temelini oluşturmaktadır.
Sayfa 26 - Metis Yayınları 26. BasımKitabı okudu
“Bazen bunca içtenliğimle, dünyada tek başıma kaldığımı görüp şaşırıyordum. Yapabileceğim tek şey, bu düşüncelerden kurtulmayı istemek oluyordu.”
Sayfa 218Kitabı okudu
·
Not rated
Bir insanı sevmek yol ayırımıdır. Neden mi? Şöyle ki, insan seveceği insanı seçemez.. bir kişiye gönlünü kaptırır, tanır ve tanıdıktan sonra yol ayırımına gelir; doğru kişiyi sevmiştir hayatın içindeki cenneti yaşar yahut yanlış kişidir iş işten geçmiştir ve cehennemin tam ortasında bulur kendini.. İçler acısı bir durumun tam ortasındadır; ne dünyaya sığabilir ne de kendine daha da kötüsü kaçmak ister kaçamaz, kurtulamaz.. Kendimizi çoktan Ercan Kesal'in "keder bulaşmış ömrümüze" dediği yerde buluruz. Bulaşmış bir kere keder nasıl kurtulur insan? Kurtulmayı istemez bazı insanlar; tek isteği kurtulmak istediğini yaşamamış olmaktır ki bu istek imkansıza yakındır. O isteği imkansız olduğunu bile bile istemek kor gibi ateşin insanı sarmasıdır, hiçbir yangın söndürücünün işe yaramayacağı türden bir ateş.. Selam olsun cenneti, cehennemi ve kor gibi ateşle yaşayanlara, yalnız değilsiniz dostlar!
Peri Gazozu
Peri GazozuErcan Kesal · İletişim Yayınevi · 20194,206 okunma
Alan W.Watts bir yerde şöyle yazar: "Alışılmış şeylerden kurtulmayı istemek onları aşağılamak değil, onlarca aldatılmaya boyun eğmemektir." Bu sözü sürekli tekrarlamak gerekir.
Reklam
Hallac-ı Mansur
Kendim için senin aşkından kurtulmayı istemek geliyor içimden, Ama o zaman hem işitmekten hem görmekten kurtulmam da gerekecek.
Sayfa 579Kitabı okudu
191 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.