Öyle yorgun ki yüreğim bunca şey bilmekten, sanki irili ufaklı taşlardan bir çuvalı sürüklüyorum, sanki dinmeyen bir yağmur yağıp duruyor belleğime.
Bırakmayalım gölgeyi görelim diye kendi karanlığımızdan doğup yürüdüğümüzü el yordamıyla duvarlar boyuna, pusuya yatalım, yakalamak için ışığı, bir kereliğine ve her zaman için kendi ışığımız oluncaya dek, her günün güneşi.
Reklam
geri dönüyorum dönmemeye, istemiyorum artık kendimi yanıltmak; tehlikelidir geriye doğru yolculuk çünkü birden, bir hapishane olur geçmiş.
anlıyorum çok kez öldüm, bilmeden nasıl doğduğumu yeniden…
Çocukluğumdan beri insan varoluşuna ait düşüncelerim determinizm öncesi Augustinus teorisinden bir kere bile sapmadı. Boş kuruntular durmadan bana eziyet etti –bugün de böyledir bu– ancak bu kuruntuları günahın bir tür ayartıcılığı olarak gördüm ve determinist görüşlerim sarsılmadı. Çocuk sayılacağım bir çağda, yaşantımın bütün dertleriyle ilgili mönü iyice okumam için önüme sürülmüştü. Benim yapacağım tek șey, peçeteyi açıp masanın başına geçmekti. Şimdi şu garip kitabı yazmam bile mönüde tamı tamına belirtilmişti ve muhtemelen başından beri biliyordum bunu.
Ama neye yarar mezarlıkta birleşmek? Ayırmasın bizi yaşam, canı cehenneme ölümün!
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.