Bırakmayalım gölgeyi
görelim diye kendi karanlığımızdan
doğup yürüdüğümüzü el yordamıyla
duvarlar boyuna,
pusuya yatalım, yakalamak için ışığı,
bir kereliğine ve her zaman için
kendi ışığımız oluncaya dek,
her günün güneşi.
Çocukluğumdan beri insan varoluşuna ait düşüncelerim determinizm öncesi Augustinus teorisinden bir kere bile sapmadı. Boş kuruntular durmadan bana eziyet etti –bugün de böyledir bu– ancak bu kuruntuları günahın bir tür ayartıcılığı olarak gördüm ve determinist görüşlerim sarsılmadı. Çocuk sayılacağım bir çağda, yaşantımın bütün dertleriyle ilgili mönü iyice okumam için önüme sürülmüştü. Benim yapacağım tek șey, peçeteyi açıp masanın başına geçmekti. Şimdi şu garip kitabı yazmam bile mönüde tamı tamına belirtilmişti ve muhtemelen başından beri biliyordum bunu.