-Tutalım ki evlisin, karını da seviyorsun; ama başka bir kadını çekti canın...
-Kusura bakma ama bir şey anlamadım bu dediğinden... Şu anda karnımı tıka basa doyurmuşken bir ekmek fırınının önünden geçerken ekmek çalmamı anlayamayacağım gibi, senin bu dediğini de anlayamıyorum.
"Dünyanın cehenneme döndüğü o günlerde, insanların kadın, çocuk, yaşlı, ayrımı yapılmadan vahşice katledildikleri bir çağda ruhumuzun acılarını dert etmek, kusura bakma ama biraz züppelik gibi geliyordu bana."
Az sonra, Meryem'le annesi sebze çorba'sıyla dolu, dumanı tüten iki kaseyle iki somun ekmek getirdiler. " Et sunamadığımız için kusura bakma," dedi Vahit. "Bugünlerde ete bir tek Taliban'ın gücü yetiyor."
Şiir Sevmeyenlerden Misiniz ?
"Bir şiir ettiysek affola..."
Kusura bakma şiirleri sevmediğinizi bilemezdim. Çünkü hiç karşılaşmadım şiir sevmeyen bir bayanla... Siz şiirleri mi sevmezsiniz yoksa şairleri mi? Kaç şaire rast geldiniz yaşamınız boyunca yahut kaç şiir yazıldı size? Affedersiniz ama şiir sevmemek küstahlıktır. Şairden ötürü şiir sevmemek ise delilik... Ne yani postacıyı sevmediniz diye gelen mektubu almamak olur mu ya da garsonu sevmediniz diye getirdiği çayı içmemek? Tamam, nasıl isterseniz... Bir daha şiir yazmam size küçük hanım, affedersiniz.
Şiir sevmem dedi, daha bir sarıldım şairliğe.
"Ya enver bey, o ne yapıyor?" diye sordu kumandanımız, "Cemiyete güzel haberler yolluyormuş."
Yüzü gölgelenir gibi oldu Mustafa Kemal'in.
"Kusura bakma basri ama enver hayal görüyor bence. Olmasını istediklerini hakikat sanıyor. ona kalırsa, italyanları ezdik geçtik. bütün Arap aşiretler bizim yanımızda...
Trablus'ta, tobruk'ta, Bingazi'de, Derne'de hatta fizan'ı da kapsayan kendisine bağlı bir islam devleti kuracağından söz ediyor. ama vaziyet hiç de öyle değil. kendi gözlerinizle göreceksiniz zaten. Sayıları yüz bine yaklaşan italyan kuvvetlerinin karşısında mücahit sayımız çok az. silah ve teçhizat açısından bizden üstünler. tamam, sunusiler olmak üzere halk italyanlardan nefret ediyor. zaten tek avantajımız da bu. yani durum hakikaten berbat. fakat dövüşmekten başka da çare yok."
Sigarasından bir nefes çektikten sonra ekledi:
"Bilmiyorum, belki de burada herkes kendi şerefi için dövüşüyor, herkes kendi vicdanı için..."
BİNBAŞI MUSTAFA KEMAL
Bu zehir gibi günlerde Zorba'nın telgrafını aldım.
«Çok güzel, yeşil bir taş buldum. Hemen çık gel. «Zorba.»
önce kızmıştım. Milyonlarca insan, can ve kemiklerine güç verecek
bir parça ekmekleri olmadığı için kıvranıp dize gelirken,
bize çekilen bir telgraf, güzel bir yeşil taşı görelim diye, bin millik bir
uzaklığı aşmamızı istiyordu! Güzelliğe lanet olsun, dedim,
çünkü güzellik kalpsizdir ve insanın acısıyla ilgilenmez.
Ama birden irkildim; kızgınlığım geçmişti bile, ve ben, Zorba'nın bu
insanlık dışı çağrısının, içimdeki başka bir insanlık dışı haykırışa karşılık
verdiğini anladım. İçimdeki vahşi bir kuş, kaçmak için kanat çırptı.
Ama ben kaçmadım. Kaçmayı göze alamadım. Trene binmedim,
içimdeki kutsal ve devce çağrıya kulak vermedim, korkusuzca bir
akılsızlık yapmadım. Mantığın ölçülü, soğuk ve insanca sesine uydum.
Kalemi aldım, Zorba'ya yazıp açıklamada bulundum.
O da bana yanıt verdi:
«Kusura bakma patron ama, sen bir kâğıt faresisin.
Şu zavallı sen de, hayatında bir kez olsun güzel bir yeşil taş görebilirdin,
ama göremedin. Vallahi işsizken bir yerde oturuyor ve kendi kendime
düşünüyordum «Cehennem var mı, yok mu?» diye.
Fakat dün bunu alınca şöyle dedim:
«Bazı kâğıt fareleri için kesinlikle bir cehennem var.»
Sen bana bağırdığında sesinde kendini yüksekte tutan bir hava vardı da yavrum onun için sana öyke karşılık verdim. Kusura bakma. Sonra da öğrendim ki sen kötülüğünden değil bilgisizliğinden, görgüsüzlüğünden, gençliğinden öyle davranırsın. Ne olursan ol, ister padişah ister bey, ister dünyaları zaptetmiş kumandan ol... İnsanlara saygıyı yitirdin mi yandın bittin, on paralık oldun demektir. Sen yanında bu Kırat varken kötü yollara sapamaz, insanlara kötülük edemezsin...