Bakış Acısı
Hanife Mert Hanım'ın 4 bölüm 400 sayfadan oluşan #BakışAcısı eserini #okudum. Bu eseri okumadan önce #DüşBatımı eserini okumanızı tavsiye ederim. Her ne kadar ayrı eserler olarak algılansa bile birbirinin devamı olduğunu belirtmek isterim. ️️️️️️️️️️️️️️️️ Eser zamanlar arasında geçişlerle 1984 yılları ve 2004 yılları arasında zaman
doğunun ortasında bir batı
Bugünün gezgini, on dokuzuncu yüzyıldaki atalarının karşılaştığı Türkiye’ye göre çok daha farklı bir ülke bulmaktadır. Çünkü o zamanki ülkenin başkenti Konstantinapol idi ve kolları Avrupa’da Balkanlardan Asya’da Basra Körfezi’ne kadar uzanıyordu. Osmanlı İmparatorluğu zamanında Türkiye Batı’nın ortasında merkezlenmiş bir Doğu gücüydü. Bugünkü Türkiye ise imparatorlukla ilişkisini kesmiş durumdadır ve paradoksal bir şekilde doğunun ortasında bir batı gücü haline gelmiştir, Atatürk; bir imparatorluktan bir ulus yaratabilmek amacıyla; Türkiye’nin ağırlık merkezini; İstanbul Boğazımdan Anadolu’nun ortasına çekmiştir Böyle yaparak Türkleri doğal ortamları üzerinde güçlendirmiştir
Reklam
Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarından yana olan karşı fetva
Savaş için Anadolu halkından başka desteği kalmamış olan Milli Mücadele böyle bir fetva ile bütün tabanını kaybetme durumuyla karşı karşıya geldi . Kumandanlardan Ankara'ya askerlerin toplu şekilde birliklerden kaçtıkları hakkında haberler ulaştı. İstanbul'da ve oradan naklen Avrupa'da dolaşan haberler ise hayli abartmalıydı.
"'...Ama denizler ötesine gitmem gerekiyordu Görmeliydim gözlerimle Doğu'nun tüm tuhaflıklarını, Konstantinopolis'i, Babil' i, Antakya'yı, Kum okyanuslarını, Kor ırmaklarını, Gözyaşı yerine günlük döken ağaçları, Anadolu dağlarındaki aslanları Ve Titan'ların konaklarını.' (Bir an durur.) 'Ve özellikle, özellikle tanımalıydım Kutsal Toprakları.'"
Bizans İmparatoru Manuel. Anadolu topraklarında direnci kaybedince Katolik Papa'dan kendilerine yardım etmeleri ve kaybettikleri topraklarda yeniden hakimiyet kurmalan karşılığında Ortodoks mezhebinden ayrılıp Katolik olmaya razı olduğu haberini gönderdi. Yüzyıllardır Ortodoksların varlığandan rahatsız olan Papalık hem kutsal toprakları ele geçirmek hem de nefret ettikleri Ortodoksları yeniden imana getirmek heyecanıyla tüm Avrupa'da kuvvetli bir ordu toplamak için hazırlıklara girişti, Papa'nın Hristiyan kralları ikna etme çabaları sürerken Bizans İmparatoru Çin'e de elçiler göndererek Selçuklulara karşı ittifak arayışına devam etti. Bütün bunlar Anadolu'nun fethiyle meşgul olan Türkmen beyleri için ciddiye alınacak bir mesele değildi. Kutalmış oğlu Süleyman, Üsküdar önlerine kadar sokulmuş, hatta boğazı kullanan gemilerden vergi bile almaya başlamıştı. Doğu'da ise Fırat Irmağı'na kadar olan yerlerde hükmü geçiyordu. Bu esnada Bizans'in içine düştüğü buhrandan istifade eden Ermeniler Kilikya'da bir prenslik meydana getirdikleri gibi Malatya şehrindeki Ermeni kuvvetleriyle de birleşmişlerdi. Aslında bu durum Anadolu Selçukluları ile Kuzey Suriye arasındaki irtibatın kopması, onların Batı Anadolu'da sıkıştırılması anlamına geliyordu. Tehlikeyi erken fark eden Süleyman hızla hareket edip Tarsus, Adana, Misis ve Anazarba'yı fethetti. Malatya'yı vergiye bağladı (1082), Antakya ise kendiliğinden Selçuklu idaresine girdi (1083).
Sayfa 159 - Yeditepe Yayınevi 1. Baskı Ekim 2022Kitabı okudu
Gezgin: En sevdiklerimi bıraktım orada ben Ama denizler ötesine gitmem gerekiyordu Görmeliydim gözlerimle Doğu'nun tüm tuhaflıklarını, Konstantinopolis'i, Babil'i, Antakya'yı, Kum okyanuslarını, Kor ırmaklarını, Gözyaşı yerine günlük döken ağaçları, Anadolu dağlarındaki aslanları Ve Titan'ların konaklarını. Ve özellikle, özellikle tanımalıydım Kutsal Toprakları.
Reklam
Görmeliydim gözlerimle Doğu'nun tüm tuhaflıklarını Konstantinopolis'i, Babil'i, Antakya'yı, Kum okyanuslarını, Kor ırmaklarını, Gözyaşı yerine günlük döken ağaçları, Anadolu dağlarındaki aslanları Ve Titan'ların konaklarını. (Bir an durur.) Ve özellikle, özellikle tanımalıydım Kutsal Toprakları.
İşte bu kadar hassas yaklaştığı Hatay sorunu, Lozan'da özel bir statüye bağlanmış ve Suriye ile birlikte Fransız mandasına terk edilmişti. Dikkat ediniz, Suriye ve çevresindeki tüm ülkeler Osmanlı toprağıdır. İskenderun Sancağı üstelik Anadolu'nun bir parçası olarak Osmanlı toprağıdır. Osmanlı Devleti savaşı kaybedince, bu bölge de Fransa'nın payına düşmüş ve bölgede, yani Özerk İskenderun Sancağı, Suriye, Ürdün, Lübnan toprakları üzerinde, Fransız Sömürge Yönetimi kurulmuştur. Daha sonra Anadolu'da Kutsal İsyan başlayıp da, Yunan Sakarya'da büyük bir bozguna uğrayınca, Fransa daha fazla Anadolu'da beklemenin kendisine hiçbir şey katmayacağı hesabını yaparak, önce Ankara Hükümeti'ni meşru bir yönetim olarak tanıdı ve 20 Ekim 1921 tarihinde Ankara Antlaşması'nı imzalayarak Türkiye'den çekildi. Bu kez Kurtuluş Savaşı kazanılıp, yeniden kurulacak bağımsız ve egemen devletin sınırları Lozan'da müzakere edilirken, Suriye sınırı için maddeler tek tek ve uzun uzun yazılmadı, "Ankara Antlaşması'ndaki hükümler aynen geçerlidir" denildi.
Sayfa 361Kitabı okudu
ama onlar mümin kardeşlerimizdi, e hilafet bizdeydi nasıl dinlemediler bizi
Osmanlı Devleti fiilen savaşa katılınca İngiltere tekrar Şerif Hüseyin'e döndü. Hüseyin bütün Arap Yarımadası ile bütün Suriye ve Irak'ı içine alacak bağımsız bir devlet kurulmasını ve başına da kendisinin geçirilmesini istedi. İngiltere ile Hüseyin arasında uzun müzakerelerden sonra 1916 yılının Ocak ayında bir anlaşmaya varıldı. İngiltere, Lübnan hariç, Hüseyin'in isteklerini kabul ediyordu. Mekke Şerifi Hüseyin, Hıristiyan ayağı çiğnemesin diye o kutsal toprakları canıyla, kanıyla savunmak için Anadolu'dan gönderilen Mehmetçik'i sırtından vurması karşılığında İngilizlerden sağladığı destekle bu topraklara kral olmayı düşlüyordu. Osmanlı Padişahı'nın aynı zamanda bir İslam Halifesi olması hiçbir işe yaramamış, din birliği düşüncesi İngiliz altını karşısında çözülüp gitmişti.
119 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.