Muazzez ilerde duran arabayı görünce Yusuf'un yüzüne baktı:
- Bununla mı döneceğiz? dedi.
- Evet!
- Peki, bırak da başörtümü filan alayım. Hemen gelirim...
Sonra siyah ve çocuk gözlerini karşısındakine dikerek fısıldadı:
- Yoksa gelmem diye mi korkuyorsun?
Yusuf başını salladı:
- Gelirsin... Biliyorum...
- Öyleyse neden bırakmıyorsun?
Yusuf avucunda tuttuğu bileği sinirli bir hareketle sıkarak:
- Lüzumu yok! dedi. Sonra dudakları titreyerek ilave etti:
- Ne olursa olsun, artık seni hiç bırakmayacağım!
Bütün hislerden ve düşüncelerden daha kuvvetli olan ve insanı hayatında ancak birkaç defa idaresi altına alan tabii ve hâkim bir duygu şimdi ikisini de avucunun içine almıştı.
- Yusuf... Neden geldin buraya?
Öteki cevap vermedi. Öyle ya, neden gelmişti buraya?
- Buraya benim için mi geldin?
Ayıp bir şeyi itiraf eder gibi kızararak başını salladı:
- Evet!