Bu şekilde tanımlanan millete bir de özgüven lazım. Evet, savaşlar kazanmak, okulları ayağa kaldırmak, başarılı dış ilişkilerle vs. muazzam bir özgüven kazanmış bir toplum söz konusu. Ama bunun da ötesinde biz, bize öğretildiği gibi geri kalmış, barbar, hımbıl bir millet değiliz. Bunun için bir tarih tezi ortaya atılıyor ve burada ölçü kaçıyor.
_Schopenhauer: Fizyonomi bilimi, yüzden kişiliği okuma sanatıdır. Bir insanın çehresinin şekli şemali, ikiyüzlülüğün hakim olamadığı yegâne sahadır. Her insanının çehresi bir haritadır. Bir insanın çehresi, dilinden daha ilginç şeyler ele verir çünkü onun yüzü, söyleyip söyleyebileceği her şeyin özetidir. Dil bir insanın sadece düşüncelerini ele
Küpün, dürüstçe söylemek gerekirse, gerçek biçiminden emin olamadığımı düşünmenin ağır yükü omuzlarıma çöküyor ve geceleri rüyalarımda gizemli "Kuzeye değil Yukarıya" şiarı, ruhu kemiren bir Sfenks gibi beni taciz ediyor.
Zamanla Mısırlılar, dar yurtlarından çıkıp başka ırmaklar gördüler. Fırat’a vardıklarında, bu ırmağın kendilerininki gibi güneyden kuzeye değil, kuzeyden güneye aktığına tanık oldular. Bu, Mısırlıları öylesine şaşırttı ki, keşiflerini torunları da bilsinler diye yazıp ebedileştirmeyi kararlaştırdılar. Firavun Birinci Thutmose’un emriyle, taş sınır direğine “Fırat’ta su, tersine dönmüş geriye akıyor ve yukarıya gidiyor” sözleri yazılmıştı.
1k sayesinde keşfettiğim sıra dışı kitaplardan biri.
Bir matematikçi olarak geometri matematiğin en sevdiğim alanlarından. Çünkü soruları çözerken birçok açıdan görüp değerlendirmek gerekiyor. Bu da oldukça keyif verici. Mesela düz olarak çözemediğin bir soruyu kitabı ters çevirince çözebiliyorsun. Bakış açısı bu noktada büyük önem taşıyor. Fakat hiçbir zaman bir Kareyle veyahut Çizgiyle empati yapabileceğimi düşünmezdim. Ve bu empatinin beni bambaşka bir dünyaya sürükleyeceğini. Öyle bir kitap işte Düzülke. Müthiş bir hayal gücüyle yazılmış. İnsanı daha derin ve farklı düşünmeye itiyor. Yazarın sistem eleştirisini de es geçmemek lazım tabi. Kitap işlediği benzersiz konusuyla beğenimi kazandı. Lakin bu sıkıcı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. İlk yarısı beni baya yordu okurken. Anlaşılma konusunda değil sürükleyicilik konusunda. İkinci yarısından itibaren akıcılık başladı. Sonu ayrıca güzeldi. Ne kadar zorlarsa zorlasın Isaac Asimov'un yazdığı önsözle birlikte okunmaya değer bir kitap. Dört beş altı ve daha nice boyutlarda görüşmek dileğiyle. Keyifli okumalar.
DüzülkeEdwin A. Abbott · Alfa Yayıncılık · 2023437 okunma