Ebû Mûsâ el-Eş‘arî radıyallahu anh şöyle dedi: Nebiyy-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bana: “Cennet hazinelerinden bir hazineyi sana bildireyim mi?” buyurdu. Ben de: Evet, yâ Resûlallah, bildir, dedim. Şöyle buyurdu: “Şöyle de: Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh Günahtan kaçacak güç, ibâdet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir.”
Sa‘d ibni Ebî Vakkàs radıyallahu anh şöyle dedi: Bir bedevî Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme geldi ve: “Bana söyleyeceğim bir zikir öğret” dedi. Allah’ın Resûlü ona şu zikri okumasını tavsiye etti: Lâilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, Allâhü ekberu kebîrâ, velhamdülillâhi kesîrâ ve sübhânallâhi Rabbil âlemîn, lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil Azîzil Hakîm “Tek olan Allah’tan başka ilâh yoktur. O’nun bir eşi ve benzeri de yoktur. Kudreti ve saltanatıyla Allah en büyüktür? Bitip tükenmeyen hamd O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın, yüceliğine yakışmayançok uzak olduğunu söylerim. Günahtan kaçacak güç, ibâdet edecek kuvvet ancak Azîz ve Hakîm olan Allah’ın yardımıyla kazanılabilir.” Bunun üzerine bedevî şöyle dedi: “Bunlar Rabbim için söyleyeceğim zikirlerdir. Kendim için ne söylemeliyim?” Resûl-i Ekrem de ona şu zikri söylemesini buyurdu: Allâhümmağfir lî, verhamnî, vehdinî, verzuknî “Allahım! Beni bağışla, bana merhamet et, rızânı kazandıracak işler yaptır ve bana hayırlı rızık ver.”
Reklam
Şehirdeki liderlerin demagojik ve reformist manevraların­dan iğrenerek ve “siyaset"ten hayal kırıklığına uğrayarak şe­ hirlerden kaçan milliyetçi militan, somut pratikte hiçbir şe­ kilde eskisine benzemeyen yeni bir siyasal yönelim keşfeder. Bu yeni politika, kurtuluş savaşma önderlik etmek için beyin­ lerini ve kaslarını kullanan, tarihin kabarışıyla birlikte çalışan kadro ve liderlerin elindedir. Bu politika ulusal, devrimci ve kolektiftir. Sömürge insanının şimdi tanıyacağı bu yeni ger­ çeklik yalnızca eylemde var olur. Mücadele, eski sömürge gerçekliğini yok ederek bilinmeyen özellikleri ortaya çıkarır, yeni anlamlara ışık tutar ve bu gerçekliğin kamufle ettiği çe­ lişkilerin altım çizer. Silahlı halk, mücadeleleri bu gerçekliği olanaklı kılan halk, bu gerçekliği yaşayan halk, sömürgecilik­ ten kurtularak bütün mistikleştirme ya da ulusun yüceltilme­si girişimlerine karşı Önceden uyarılarak yoluna devam eder. Yalnızca şiddet, halkın şiddeti, liderlerin örgütlediği ve yön­ lendirdiği şiddet, kitlelerin toplumsal gerçekliği kavraması­ nın anahtarını verir. Bu mücadele olmadan, bu praksis olma­ dan, olsa olsa yalnızca bir karnaval, bir curcuna olur. Hafif bir uyarlanma, tepede birkaç reform, bir bayrak ve en alta da hâ­ lâ “Ortaçağ”ı yaşayan, bitmek bilmez hareketine devam eden bölünmez kitleden başka bir şey kalmaz geride
Kur'an-ı Hakîm iman ve amel-i sâlih ile o esfel-i safilîne sukuttan insanı a'lâ-yı illiyyîne çıkarır Ayet-ül Kübra - 207
Savcı Bey Vak'ası
Gelibolu yeniden Osmanlılara geçti (1377). Fakat bu arada Sultan Murad'ın oğullarından Savcı Bey'in ayaklandığı ve babalarını devirmek üzere Adronikos Paleologos'la birleştiği haberi geldi. Kalbinden vurulmuştan beter olan Padişah, İmparator Beşinci Yoannis Paleologos'a haber gönderdi: “Oğlumuzu cezalandırmaya gidiyoruz, ordunuzla maiyetimize giriniz.” "İmparator cana minnet bilip Padişahın emrine girdi. Babalar asi evlatlarına karşı yürüdü.”
+305
Ölüm bir diyalogdur, Ruh'la Toz arasında. "Dağıl" der Ölüm - Ruh'sa "Bayım Başka bir işim vardı aslında" İnanmaz Ölüm - Toprak'tan itiraz eder - Ruh sırtını döner Kanıt olarak kilden Bir palto bırakır ardında.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.