Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Lacan'da arzunun bilinçdışı serüveni ve dildeki yeri
insani arzu Öteki’nin arzusunun arzusudur; insan arzulanmayı arzular. O zaman ilk bakışta güç gibi gözüken şu denklem ortaya çıkar: insan kendini ancak dilde, yani Öteki'nin nezdinde gene Öteki tarafından ona dayatılan bu yabancı ortamda, kendine yabancılaş­mış) olarak imleyebilir, işte Lacan’a göre bu ötekileş- me, bu yabancılaşma bilinçdışının koşuludur. Böyle- ce özne kendini imlerken temelde Öteki’nin arzusu­nu dile getirir. Öteki nden (örneğin öznenin dile ma­ruz kaldığı, kendini onun söyleminin içinde bir imle­yen ile imlediği ilk insan olan -"anadili" kavramının tüm çağrışımlarını da barındırmak üzere- anneden) devraldığı bu alet (dil) sayesinde, annenin arzusu­nun annenin fallus (alet) yoksunluğuna bağlandığı kritik gelişim aşamasında, bilinçdışı "simgesel" kastrasyon karmaşasının da temeli atılmış olur. Ancak aşağıda görüleceği gibi, Lacan’ın "imgesel kastrasyon” olarak nitelediği klasik Freud’cu karmaşadan daha derin ve temel bir "narsistik" karmaşadır bu simgesel kastrasyon.
Sayfa 12 - Afa Yayınları,PdfKitabı okudu