Sultan hamit’in huzurundan kovuluşum;
İradesiz ayağa kalkmanın CEZASI : HUZURDAN KOVULUŞ… Sultan Hamit, doktorlara daima mültefitti Kendisi şahsan da hastalıktan hiç hoşlanmazdı. Saray halkından biri rahatsızlansa âdeta telâşlanırdı ve hastayı tedavi eden doktorun muvaffakıyetini rütbe ve nişanla takdir etmiş görünürdü. Daima da tababetin ilerlemesine hâ- dim olmak istediğini
KECI
Kadın ağzını açıp çift mi tek mi laf etmeyince Memed de sustu. Baştan aşağı evin içinde yürüdü. Sonra kapıya kadar gitti. Sonra geri döndü. Oğlakla oynayan küçük çocuğu kucağına alıp havaya kaldırdı. Sonra usulcana oğlağın yanına geri koydu. Sonra karısına doğru bir iki adım attı.
Reklam
"Laf taşıyan insanları sevmem." Elini kemikli göğsüme koydu: "Bir kadın her şeyi şura­ da tutmayı öğrenmeli. Anladın mı?" Anlamıştım.
Ne İbn Teymiyyeymiş!! Adama laf söyletmiyorlar bi de!!
İmam Sübki [rahmetullahi aleyh] Şifâu's-Sikam adlı eserinde şöyle buyurmuştur. "Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem] ile tevessül etmek, ondan yardım istemek ve onu Allah Teâlâya aracı kılmak güzel ve câizdir. Bunun güzelliği ve câiz olması, her din sahibi tarafından bilinen bir şeydir. Yine bu, nebîlerin ve resûllerin fiillerinden, selef-i sâlihîn ve âlimlerin hayatlarından ve müslüman avam halkın uygulamasından da bilinmektedir. Kimse bunu inkâr etmemiş ve hiçbir zaman da bu minvalde bir şey işitilmemiştir. Ne zaman ki İbn Teymiyye gelip bu konu hakkında konuşunca ilmî derinliği olmayan zayıf kimselerin aklını karıştırdı ve diğer asırlarda hiç kimsenin yapmadığı bir bid'at ortaya koydu."
Sanki nerede olduğum çok umurundaymış gibi. Laf olsun diye soruyordu. Öfkeli bir karşılama olsun. Söylesem de dinlemeyeceği belliydi. Tek koluyla şişeleri kenara itti, dibi kapkara kesilmiş tavayı masanın ortasına koydu. Ekmek tazeydi, tek eliyle ucunu kopardığında incecik bir buhar tüttü. Üstü başı gene leş gibiydi. Pijamasının içindeki atletine bira dökmüştü. Biraları bitirmiş, rakıya çoktan başlamıştı. Şişeyi yarılamıştı. Masaya örtü örteceğine gene gazete sermişti. Gene tavadan yiyor, gene midemi bulandırıyordu.
Sabah kulağında bir uğultuyla uyandı. Hiç konuşmadan kalktı, çantasını alıp kapıyı çarptı. Merdiveni indi, aralıkta Nuğber'in nişanlısına karşı geldi. Nuğber'in nişanlısı Dirmit'in önüne geçti, yol vermedi. Dirmit eniştesinin kolunun altından eğildi geçemedi, yana çekildi. Eniştesi geçip yoluna durdu. Dirmit ne yapacağını şaşırdı.
Sayfa 207 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
60 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.