Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Evet, lafı dolandırmadan söylüyorum, bu mutluluğu kendim yarattım, ona sahip olmak benim hakkım. Geçmişimi biliyorsun. Öksüzlük, fakirlik, mutsuz geçen bir çocukluk, hüzünlü bir ilk gençlik, tüm bu mücadele, mutluluğa giden ve taşlarını döşedim mutluluğa giden bir yol...
Hayatımın adım adım çöküşüne, olmaya özendiğim her şeyin ağır ağır sulara gömülüşüne tanıklık ettim gizlice. Diyebilirim ki, gönlüm neyi arzuladıysa ya da bir anımı, en azından bir anın düşünü neye vakfettiysem, en üst kattaki saksıdan düşmüş bir taş gibi kapımın önünde bin parçaya ayrılmıştır, lafı dolandırmadan söylenebilecek ölü gerçeklerdendir bu.
Reklam
Ben: Çocuksuz bir sonraki hayat fantezisi neye benziyor senin için? Nina: Özgürlük fantezisi. Özgürlük fantezisi, diğerleri için sorumluluk duymadan sadece kendimden sorumlu olmak. Başkaları için endişelenmemek ama şey ... doğru şeyi yapıyorum ve suçlayacak hiç kimse yok ve hakkında şikayetlenecek bir şey yok - çünkü lafı dolandırmadan söyleyeceğim, benim boyumu çoktan aştı. Gücüm kalmadı. Fiziksel açıdan, düzenli yardım olsun, haftada bir birinin ya da diğerinin çocuklarıyla birlikte olmak. Ve para da tabii. Para. Sadece para. Tüm hikayeyi değiştirir. Bir bakıcı bulmalarına yardım edebilirim ya da onlara yardımda bulunabilirim ... ama yine, bunu kendi sorumluluğum olarak görmeye devam ediyorum, hala kendimi bundan kurtaramıyorum, beni kendi halime bırakmaları gereken bir yaşa hakikaten ulaştıkları mantığıyla, bu onların hayatı, onların seçimi - yine de benim sorumluluğummuş gibi görüyorum. Suçlu olduğumdan değil. Diyelim ki kendimi suçlamıyorum. Gerçi ikisi de, "Annemi dinleseydik, bugün başka yerde olurduk" diyorlar, ama yine de en azından kendi yollarına benim çıktığımdan daha erken çıkabilsinler diye yardım etmenin benim sorumluluğum olduğunu düşünüyorum.
"Para pul, ruhen yoksul olanlara, ilgi ve mutlulukları bakımından yoksul olanlara nasip oluyor sanki. Lafı dolandırmadan söylersek: çok zenginler birtakım zavallı garibanlardır."
Sayfa 634 - Sel yayıncılıkKitabı okudu
Hayatımın adım adım çöküşüne, olmaya özendiğim her şeyin ağır ağır sulara gömülüşüne tanıklık ettim gizlice. Diyebilirim ki, gönlüm neyi arzuladıysa ya da bir anımı, en azından bir anın düşünü neye vakfettiysem, en üst kattaki bir saksıdan düşmüş bir taş gibi kapımın önünde bin parçaya ayrılmıştır, lafı dolandırmadan söylenebilecek ölü gerçeklerdendir bu. Hatta Kader’in oldum olası en büyük eğlencesi, kendine ait şeylere karşı bende sevgi ya da istek uyandırmak olmuştur, sırf ertesi gün o şeye sahip olmadığımı, asla da olamayacağımı göreyim diye.
Lafı hiç dolandırmadan söyleyeceğim sana görüşümü: Bu salondan çık, bu saraydan ayrıl, arkana hiç dönüp bakma, kimseyle vedalaşma, eşyanı bile toplama, gel, bana elini ver, evimize dönelim,sen şiirlerini yaz, ben yıldızlarımı gözlemleyim. Her akşam çırılçıplak gir koynuma, mis kokulu şarapların eşliğinde söyleyelim şarkımızı, dünya dursun bizim için, görmeden, duymadan geçelim içinden, ne kanı, ne çamuru bulaşsın ayaklarımıza.
Sayfa 142 - Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Para pul, ruhen yoksul olanlara, ilgi ve mutlulukları bakımından yoksul olanlara nasip oluyor sanki. Lafı dolandırmadan söylersek: çok zenginler birtakım zavallı garibanlardır.
Sayfa 634 - Sel Yayıncılık, 2. BaskıKitabı okudu
Mesele düşlemenin yaşamaktan katbekat daha rahat ve kolay olması; dolayısıyla, hayalci, eylem insanına kıyasla hayattan çok daha büyük, çok daha zengin bir zevk alır. Lafı dolandırmadan, daha açık konuşacak olursak, asıl eylem insanı, hayalcidir.
Şunu lafı dolandırmadan söyleyelim: sağın ve solun esasen birbirinden pek de farklı olmayan cepheleri arasındaki, politik kayırmacılığın her defasında kazandığı ve sahtekarlığını pekiştirdiği bir mizansenin unsurlarını oluşturan karşılıklı polemiklerle daha fazla yetinemeyiz.
351 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.