Ölüm ile başlayıp ölüm ile biten Yusuf’un hikâyesi…
Sabahattin Ali’nin ölümsüz eserlerinden biri Kuyucaklı Yusuf. Geç okumanın verdiği hüzün, yetişkin çağlarımda okumanın verdiği bir mutluluk var üzerimde.
Öncelikle kitaba sadece sığ bir aşk hikâyesi gözüyle bakmamamız gerektiğini belirtmek istiyorum. Her sayfasında farklı bir ders çıkarabileceğimiz müthiş bir eser.
Yusuf’un hayatından ders çıkaracak
olursak; okuyup bir yerlere gelebilmenin, kendini yetiştirmiş bir birey olmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor bize. Zira Yusuf okumayı, öğrenmeyi reddeden, sonucunda bir yerlere gelemeyip bir iş sahibi olamayan ve bunun cezasını en sevdiği insanı kaybetmekle ödeyen bir insan.
Akabinde Muazzez’in hayatına baktığımızda her ne kadar 15 yaşında olsak bile bir su gibi yönümüzü ne tarafa çevirirlerse o tarafa akmayı reddetmeli, insanlara çok çabuk güvenmemeliyiz mesajı alıyoruz. Özellikle günümüzde artan taciz, tecavüz, cinayet gibi dehşet verici olayları da göz önünde bulundurarak bu mesajın altını çizmem gerektiğini düşünüyorum.
Şahinde’ye bakarak anne nasıl olunmaz? Eş nasıl olunmaz? Bunların cevabını çok net bir şekilde alabiliriz.
Eserin didaktik yönlerini bir kenara bırakacak olursak,
ince ince işlenen aşk hikâyesi yüreğimde bir yerlere dokundu. Yusuf öylesine abi, öylesine baba ve öylesine koca idi ki; son anına kadar Muazzez’in yaptığı hiçbir şey için onu suçlamadı. Bir kocanın kaldıramayacağı hatalarına baba rolüne girip göz yumdu.
Bu müthiş eseri okuyun okutturun. Herkesin kendinden bir şeyler bulacağına eminim.