Nasip
Eskiden oturduğumuz apartmanın ön bahçesine lale soğanları diktiler. Rahmetli apartman görevlimiz, onca işinin arasında bu laleleri de kendine iş edindi. Biz birinci katta oturuyoruz ve ön bahçeye hâkimiz o zamanlar. Her gün defalarca gidip bakıyor soğanlara, suluyor, etrafındaki otları ayıklıyor, çocuklara “üstüne basmayın sakın” diye tembihliyor. Onun o ilgi ve heyecanına apartman sakinleri de kayıtsız kalmadı, hepimiz pür heyecan lale bekler olduk. Gelip geçerken ister istemez önce lale soğanlannı gözlüyoruz, hepimiz önce lalelerden bahsediyoruz. Velakin laleler çıkmadı. Biri ikisi çiçeklenecek gibi oldu, onlar da vazgeçti. Gözünün içine baktık ama olmadı. Birkaç gün sonra bir pazar sabahı sıcak ekmek almak için dışarıya çıktım. Dönüşte, apartmanımızın hemen dışında, kapının önünde, kaldırım taşlarının arasından çıkmış muhteşem bir kır çiçeği gördüm. Olmaz böyle güzellik, sağı taş, solu taş, bulduğu küçücük bir boşluktan salmış başını. Kaldırıma oturup sıcak ekmeğimi yerken izledim o güzelliği. İnsan bir şiir yazabilir bu duruma ya da güzel bir hikaye ya da ne bileyim şöyle afîlli bir cümle. Yok, yıllardır ara ara o çiçeği düşünüp tek bir kelimede kilitleniyor aklım: Nasip...
Ve hayatımızda biz fark etmeden ne çok güzellik açıyor kim bilir, biz hâlâ lalenin derdindeyiz... ◕‿◕
#alıntı #EvyapımıSihirliDeğnek