Gleen Meade'in yazım tarzını seviyorum. Bu eseri polisiye olarak nitelendirmek yanlış olur bence çünkü polis gibi yada dedektif gibi birisi yok romanda.
Irkçılığın tavan yaptığı Balkanlarda yapılan Sırp katliamını konu almış yazar. Bence gayet yerinde ve çekinmeden yazmış. Tecavüzler, işkenceler, zorlamalar, dayak, baskı, şiddet.... Ne ararsanız var hatta bazı yerlerde Hitler'den bile vicdansız bir yönetim var. Çünkü Hitler'in yapığı düzenli bir bina ve yatak ve öldürme şekli vardı diyor. Burada ise tam bir gaddarlık, insanlara acımasızlık var.
İrlandalı bir yazar içinde bir sürü milliyetten olan, mağdur olan halkların çoğunu yazmış hatta Müslümanları Boşnakları da es geçmemiş. Yazarı tebrik ederim. İçinde hiç Müslüman lafı dahi geçmeyebilirdi. Siyasi yorumlardan sonra.
Ailesini ziyaret için şimdiki Bosna Hersek'e giden Lana ve ailesini ele alıyor. Mostar Köprüsünde tanışan Lana'nın annesi ve babasının yaşantısıyla ilerliyor ve bir anda Yugoslavya'nın dağılmasıyla gözünü toprak hırsı büyüyen Sırpların tüm milletlere yaptığı bir soykırım başlıyor. Mila Şavik ve Arkov ikilisi bu ordunun başındaki kötü karakterler.
Binbir türlü işkenceye maruz kalınıyor. Annesinin kampta tuttuğu bir günlük var ve roman oradan ilerliyor. Sonrasında Lana'nın babası ve kardeşini araması gibi bölümler devam ediyor.
Lana her şeyi unutmuşken ABD'de eşinin bombalı saldırıda ölmesi sonucunda tüm bu olaylar gelişiyor.
Sonunda sürprizlerle dolu çok akıcı bir eser. Ben şiddetle tavsiye ederim. Çok beğendim.