cumhuriyet tarihimizin en büyük felaketini yaşadığımız şu günlerde sağlığı el veren her yurtsever gibi fiziksel işlere koşmaktan, haber izlemekten ve sinirlere hakim olmaya çalışmaktan kalan zamanlarımda elime aldığım bu kitap, kütüphaneme bir şans eseri girmişti. türkan saylan'ın nehir söyleşisinden sonra içimde bir istanbul romanı okuma isteği uyanmıştı ve böylece hayatımda ilk kez bir livaneli eseri okudum.
karakterlerin romanın başında hayatıma giriş şekillerinden olay örgüsüne kadar her şey ince ince içime işlendi ve ben adeta o evin sokağını, o mahalleyi, o insanları ilahi bir bakış açısıyla seyrettim. leyla'nın evine marmaradan geçen vapurların seslerini duya duya misafir oldum. cihangir'deki evde de hiç yabancı hissetmedim tabi..
finale gelene dek yaşananların işlenişi üzerine bir süre düşündürtecek.
aydın insanımız livaneli'nin kalemini tebrik etmek haddim midir bilmiyorum fakat sandığımdan daha kuvvetli olduğu tecrübe etmek beni çok mutlu etti. bilhassa önsöz okunduktan sonra roman adeta aktı gitti. kendisinin emeklerine sağlık.
tavsiye etmekle kalmayıp dostlarıma hediye edeceğim bu roman için teşekkür ederim.
benim nazarımda canlanan karakterler ise şu şekilde;
leyla: rahşan ecevit
yusuf: ibrahim kendirci
rukiye (roxy): şevval sam
ali yekta: devrim parscan
11.2.2023 cumartesi - izmir