Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Nur
Nur
@lili1_
نورافشن
ey hayat rengini sazendelik sanan
yırtlaz kalabalık!
dinleyin bendeki kırgın ikindiyi,
hepiniz kulak verin.
İsmet Özel
431 okur puanı
Haziran 2018 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
80 syf.
·
Puan vermedi
Mehmet Akif Ersoy kimdir diye sorulunca belki de bir çoğumuz bu soruyu "vatan şairi", "milli şair" olarak cevaplarız. Sonra Safahat aklımıza gelir ama hayatı, ailesi, çocukluğuna dair malumatımız pek azdır. Oysaki Safahat'ı anlamak, Mehmet Akif'i anlamak için hayatı, ailesi, yaşadığı yıllar ve çevresi çok önemlidir. Bu noktada Mehmet Akif Ersoy ile Anlaşabilmek kitabı bize Akif ile Anlaşabilmek ve onu anlayabilmek, onunla ünsiyet kurabilmek için kılavuzluk ediyor.
Herkese tavsiye ederim.
Vatan şairi, İslam alimi, İstiklal şairi, mütefekkir, münevver..
Rahmetle anıyorum. Ruhuna bir Fatiha hediye etmiş olalım bu vesileyle..
Ünlü düşünce insanı Sezai Karakoç, Mehmet Âkif için şu ifadeleri kullanır:
"Baba soyu Rumelili, anne soyu Buharalı. Doğum yeri Fâtih. Yani tam bir Doğu İslâmlığın, Batı İslâmlığın ve merkez İslâmlığın sentezi çocuktur!"
“Ey babalar çocuklarınızın saçlarını kendi ellerinizle tarayın;aynen Mehmet Tahir Efendi gibi...”
"Hayat herkesin hakkıdır, fakat hangi hak olursa olsun, savunulmadıkça sahibine hiçbir yarar sağlamaz..."
"Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem."
John Steinbeck bu kitabında tarım işcisi olan George Milton ve Lennie Small'un hikayesini anlatıyor. Zeki olan George ile akli dengesi bozuk olan Lennie'nin küçük bir toprak satın alarak kendilerince yaşayabilecekleri bir yaşamın hayalini kurdukları dostluklarını sürükleyici bir anlatımla bizlere aktarıyor. Duygusal olarak gelgitler yaşayacağınız bir kitap olduğunu söylemeliyim.
Tavsiye ederim.
" Biz öyle değiliz! Neden değiliz? Çünkü sen bana bakarsın, ben sana bakarım da ondan."
"İnsan geceleri burada böyle yalnız kaldı mı, kitap okur ya da böyle şeyler düşünür. Düşünür ama yanında ona şu şöyledir, bu böyledir diyecek biri olmaz. Belki bir şey görür ama gerçekten gördü mü, doğru mu, yanlış mı bilemez. Birine dönüp, sen de görüyor musun ahbap, diye soramaz. Anlayamaz."
200 syf.
9/10 puan verdi
Herkese merhaba, Simyacı kitabıyla tanıdığım Paulo Coello'nun Veronika Ölmek İstiyor kitabına uzun zamandır denk geliyordum. Simyacıyla aynı tarz olmasa da bu kitap da gayet akıcıydı diyebilirim.
Veronika yani kitabın baş kahramanı hayatta birçok şeye ulaşmış ve yaşamın anlamını bulamamış genç bir kadın. Veronika başarısız intihar girişiminin ardından akıl hastanesine yatırılıyor ve hastanede başka dünyalarla tanışmasıyla yaşamdaki anlamı yeniden keşfediyor. Kitabın genel kurgusu bunun üzerine olmakla birlikte bizlere yaşam ve ölüm arasındaki gitgelleri ve yaşamın anlamını sık sık sorgulatıyor.
"Herkesin ne olursa olsun hayatta kalmak için savaş verdiği bir dünyada, ölmeye karar verenleri anlamak kolay mı?"
"Herkes gibi olmak istiyorsunuz. Bu da bana kalırsa ciddi bir hastalıktır."
"Dünyanın bütün dağlarında, ormanlarında, bîr tek yaprağı bile bir başkasının tıpkısı olarak yaratmamıştır Tanrı. Oysa siz farklı olmayı delilik sayıyorsunuz."
Okur Takip Önerileri
79 syf.
4/10 puan verdi
Güzel konulara değinmiş ancak çevirisi o kadar kötüydü ki, anlatılmak istenen tam olarak aktarılamamış maalesef. Ama "kendinle dost ol" mak ifadesi "kendini sev"mekten daha güzel bir motto kesinlikle.
166 syf.
9/10 puan verdi
İnsan hayatta ne yaşarsa yaşasın, hangi kötü koşullarla karşılaşmış ve karşılaşıyor olsa da yaşaması, yaşamda anlam bulması mümkün müdür?
Evet, bu "kötü koşullar" kişiye ve duruma göre her ne kadar değişiklik gösterirse göstersin, yaşamın bir anlamı vardır. Bu anlamın herkes için karşılığı farklı ve kişiye özgüdür.
Kitap da işte bu anlam üzerinde duruyor. Doktor Frankl, Nazi kampında yaşadığı deneyimlerini, diğer tutsaklar üzerindeki gözlemlerini anlatıyor.
Logoterapinin kurucusu olan Frankl'in bu kitabı iki bölümden oluşuyor. Birinci bölümde İkinci Dünya savaşı sırasındaki deneyimlerinden bahsederken, ikinci bölümde daha bilimsel bir yaklaşımla logoterapiden bahsediyor. İlk bölüm okuması benim için kolay olmadı. Yaşananların gerçek olması okumamı zorlaştırdı. Diğer bölüm ise yaşamdaki anlamı bulma üzerine yine tutsakların deneyimlerinden de örneklerin olduğu bir anlatım içeriyor.
Kesinlikle tavsiye ederim.
Dünyada en kötü koşullarda bile hayatta kalabilmek için hayatın bir anlamı olduğu bilgisinden daha etkili olabilecek bir şey yoktur.
Logoterapi, insan varoluşunun özünü sorumluluk duygusunda bulur.
Bireyin anlam arayışının başarılı olması ona sadece mutluluk değil, aynı zamanda ıstırapla başa çıkma gücü de verir.
184 syf.
10/10 puan verdi
Herkese merhaba, o kadar güzel bir kitap okudum ki.. Psikoloji kitaplarını okumayı oldum olası hep çok sevdim. Bu tür kitaplar sayesinde kendimi, çevremdeki insanları daha iyi tanıma fırsatım oluyor. Ve fark ettim ki insan özellikle kendini tanıdıkça daha az şeyden korkuyor. Tanımak, bilmek çözümü getiriyor diyemem ama hani deniyor ya "insan bilmediği şeyin düşmanıdır" diye yani bir nevi insanda kendini bildikçe kendine düşman olmaktan uzak duruyor. Bir tür koruma mekanizması geliştiriyor herhalde. Uzun zamandır psikoloji türünde bir şey okumamış olmanın açlığıyla, merakla ve büyük bir keyifle okudum. İçeriği oldukça dolu bir kitap olmasından dolayı hiç bitmesin istemedim. Yazarın diğer kitaplarını çook merak ediyorum. Size de bu kitabı gönül rahatlığıyla tavsiye ederim; okuyun, okutturun, hediye edin..
Fikir olması açısından içindekiler bölümünün başlıklarını paylaşmak istiyorum.
İçindekiler
Birey ve Toplum
Ana-Baba ve Çocuk
İnsanlardan Korkmak
Öfke ve Düşmanlık
Değersizlik Duygusu
Kaygı
Sorumluluktan Kaçış
Yalnızlık
Ortakyaşam İlişkisi
Nevrotik Kısırdöngü
Yaşam ve Ölüm
Kendini Yaşamak
Epilog
182 syf.
9/10 puan verdi
Çakırcalı Mehmet Efe, on beş yıldan fazla bir zaman boyunca eşkiyalık yapmış, Osmanlı'ya başkaldırmıştır. Ama fakirin, derdi olanın yardımcısı olmuştur. Bir nevi Ege' nin Robin Hood'u diyebiliriz.
Yaşar Kemal bu kitabı Çakırcalı'yı öldüren müfrezenin kumandanı Albay Rüştü Kobaş'ın verdiği bilgiler doğrultusunda, tanıkların başka yorumlarıyla birlikte Çakırcalı Efe'nin hayat hikayesini bu kitaba konu etmiştir. Konunun gerçek olması ve akıcı bir şekilde hikayeleştirmiş olmasıyla keyifle okuduğum bir kitap oldu.
Tavsiye ederim, keyifli okumalar.
479 syf.
10/10 puan verdi
Eveeet, Tehlikeli Oyunlar.. Hani şu seveni kadar, yarıda bırakanların da çok olduğu kitap.
Hikmet, Hüsamettin albay, Bilge, Sevgi...
Bu kitap daha ilk okuduğumda -beş sene önce- bende çok farklı bir iz bırakmıştı. İnsan okurken kendini tam olarak kalabalık bir yalnızlığın içinde hissediyor, bu yalnızlık biraz tehlikeli de bir yalnızlık ama. Sonra bir oyunun içinde buluyorsunuz kendinizi, tehlikeli oyunlar oynamak istiyorsunuz, oyunla gerçek karışıyor. Ama sanki hayatınızı az ötede köşe başından izliyorsunuz. Oyun sırası kimde, kim ne söyleyecek siz karar veriyorsunuz.
Sonra bir gün oyun bitiyor, herkes evine gidiyor..
Siz yalnızlığınızla baş başa kalıyorsunuz. Dedim ya kalabalık bir yalnızlık bu. Kim gelse hayatınıza geçmeyecek olan. Sonra ne mi oluyor? O yalnızlığı severseniz artık kalabalıktan da korkmuyorsunuz, ama sevmeseniz -işte o fena- yalnızlığı susturmak için yanlış kalabalıklar arasına karışmaya çalışıyorsunuz.
-Nasıl ki sürekli yalnız kalma isteğini psikolojik bir sorunun işareti gibi görüyorsak, yalnızlığımızı yanlış kalabalıklarla doldurmaya çalışmakta en az o kadar sıkıntılı bir durum.-
(kendinize çok iyi bakın, yalnızlığınızı sevin çünkü insan ailesi, eşi, dostu kim olursa olsun, ne kadar kalabalık olursa olsun, yalnızdır.)
Herkese keyifli okumalar.
"Bakın! Ben bile ağlıyorum albayım. İmkânsızlık duvarının önünde ağlıyorum. Bu duvar beni çıldırtıyor albayım. Başımı, bu duvara vurup parçalamak istiyorum. Başım ağrıyor albayım; biraz yürümek, biraz kendime gelmek istiyorum."
207 syf.
5/10 puan verdi
Kutlu'nun hikayelerini okumayı seven biri olarak söylemeliyim ki fazla klişeydi. Türk filmi tadındaydı. Maalesef ki olayların basitliğiyle beklentimin yüksekliği fazla çelişkili bir hal aldı. Ve kitap beklentimi karşılamadı. Bundan sonra Mustafa Kutlu kitaplarında daha seçici olmalıyım dedirtti.
'Nur seni tanıdığıma sevindim.'
147 syf.
6/10 puan verdi
Naif kalemiyle hikayelerini pek sevdiğim Mustafa Kutlu'nun ilk defa deneme türünde bir kitabını okumuş oldum.
Gazete yazılarından derlenen bu kitapta
çağın hastalığı diyebileceğimiz tüketim çılgınlığını, doyumsuzluğunu, akıntıya karşı tutamadığımız ne varsa eskiye duyduğu özlemle sık sık dile getiren Kutlu, yaptığı çıkarımlarla o kadar doğru yerlere işaret ediyor ki hak vermemek üzerinde düşünmemek elde değil.
Ama gelin görün ki, çözümü aynı kitapta bulmanın ümidiyle kitabı bitirsem de olmadı. "Peki nasıl olacak, olmalı" sorularım cevapsız kaldı. (Kalbin Sesi ile Toprağa Dönüş kitabında bu cevabı bulabilir miyim acaba, bilmiyorum.)Maalesef ki artık hayat koşulları istemediğimiz boyutta bir akışın içinde. Tutamıyoruz sanki.. Şartlar aynı değil, bir insanın bir grubun alacağı bir sorumluluk, oluşturacağı bir farkındalıktan fazlası gerek.
184 syf.
9/10 puan verdi
Kitap yorumuna bugün yaşadığım bir olayı anlatarak başlayayım. Bugün bilmediğim bir sokaktan geçtim aklıma da ara ara bu kitaptan bölümler geliyor tabii. Canım da çok sıkkın. Neyse, teyzenin biri bana "nerden geliyorsun" dedi. Ben de evden geliyorum diyemedim. Geçip gittiğim yolu gösterdim ancak, teyze de dua etti, "Allah can sağlığı versin" dedi. Canımın sıkkın olduğunu söylememiştim ama nerden bildi, belki bilmedi ama işte tevafuk...
Sevgili Dost, hakikat her yerde, ona kulak ver.
Kitap yaşamda karşımıza çıkan olay ve durumlarda birçok işaret olduğunu, hiçbir şeyin tesadüfen gerçekleşmediği üstüne basa basa ifade ediyor ve okuru tefekküre davet ediyor. Bu işaretlerin sadece peygamberlere değil biz insanlara da çok şey anlattığını ifade ediyor. Burda yazarla ayrılıyor muyuz bilmiyorum ama yazar bir bölümde bu işaretleri herkesin okuyamayacağını ifade etmişti, bende diyorum ki bazen o işaretlerin de fark edilmemesi imtihana dahildir.
Kitabı okurken başlarda fazla subjektif bulmuş olsam da daha sonraları fark ettim ki kitaptaki örnekleri aynısı aynısına mümkün olmayacağının farkında olarak kendi yaşamı bağlamında değerlendirebilen her insan kendine çok şey katacaktır. Aynı dünyaya, ağaca, çiçeğe, kuşa, kediye başka bakacak, tefekküre dalacaktır.
Tavsiye ederim.
145 syf.
10/10 puan verdi
Türk islam felsefesinin önde gelen ismi Nurettin Topçu'nun okuduğum ilk kitabıydı. Düşündüren, sorgulatan bir anlatım tarzıyla hem yorucu bir o kadar da keyifli bir okuma oldu. Bazen bazı kitaplar için "bu kitabın tam hakkını verebildim mi" diye düşünürüm bu kitap da böyle düşündüklerimden.
"Var olmak, düşünmek ve hareket etmektir.
Var olmak, istemek ve sevmektir."
Kitapta da bu ifadelerin daha derinlere götüren sorgulamalarını kitap boyunca düşünme fırsatı buluyorsunuz.
Okurken Sezai Karakoç, Necip Fazıl, Cahit Zarifoğlu, Aliya İzetbegoviç'in kitaplarına benzer bir his bıraktı.
Belki her biri aynı derdin insanı diyedir.
Kesinlikle tavsiye ederim.
"Düşünmek, kendimizi eşyaya değil, eşyayı kendimize uydurmaktır."
"Yaşarken cesaretle ölümün koluna girebilenler görüyorlar ki, o bir düşman değildir, Belki bu dünyadaki zindan hayatının yarattığı düşmanlıklardan ve korkulardan, en başta yaşama korkusundan temizleyerek kurtarıcı dosttur. O bir dost elidir; kafesin kafasını kırar, zindanın kapısını açar, ruhu hürriyete kavuşturur."
247 syf.
10/10 puan verdi
Bedenimiz gibi kalbimiz de hasta olur. Hem de nasıl? İnsan bedenen bir hastalığa yakalanınca Rabbine dua eder, şifa O'ndan gelir ve iyileşir. Takdir Allah'ın. Ama kalp hasta olunca öyle mi? Şifa isteyeceğin yolu bile şaşırman an meselesi. Yoksa izahı mümkün olur muydu, bedeni sağlıklı kalbi yanlışlarla dolu insanların?
Riya, hırs, şehvet, şöhret, dünya sevgisi..
Her biri imtihan dünyasında ayağımıza takılacak bizi alaşağı edecek konular. Peki mümin ne yapmalı? Bilmeli her daim imtihanda olduğunu.
Çünkü bu dünya cennet değil, anne karnı değil, cennet değil, ahiret hayatı değil bu dünya imtihan dünyası.
Ve bu dünyada kalp, maddeye tapmaya başladığında hastalanır ve mânayı yitirir. Para, ünvan, mal mülk sevdası.. Ne diyor Yaradan, "İnsanlar inandık demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler." (Ankabut Suresi, 2.ayet)
Kitap riya, hırs, şehvet, şöhret, dünya başlıklarından oluşuyor. Aslında dört kitaptan oluşan serinin üçüncü kitabı. Bir yolculuk sırasında arkadaşlık etmişti bana. Ama her seferinde nerde kaldığımı unutup başa alıyordum. Nasip bir Ramazan günü bitirmekmiş.
Özellikle riya bölümünden etkilendiğimi söylemem lazım. Çünkü Riya öyle bir tuzak ki sen farketmeden seni esir alabilir. Çünkü dereceleri var. Hak'tan uzaklaştıran, niyeti "desinler"e göre belirlenen her eylem o dereceyi arttırmakta. Allah korusun.
O yüzden,
Kalbinize iyi bakın.
128 syf.
9/10 puan verdi
Kitap kısa olmasına rağmen yoğun bir anlatıma sahip. Kalın, genel itibariyle akıl, kalp, vicdan, tefekkür, hikmet gibi konuları felsefi ve dini yönden ele alıyor. Ayrıca aklın Doğu ve Batının bakış açısındaki farklılıkları işlemekten geri durmuyor.
"Aklı ortada duran bir mihenk taşı olarak düşünecek olursak akla uygun olan şeylere makul
368 syf.
10/10 puan verdi
Önemli Müslüman düşünür ve devlet adamı Aliya İzetbegoviç'in başyapıtı sayılan bu kitap, yazarın bilgi birikimi, derin tefekkür ve bakış açısıyla birçok not alıp, araştırma yapacağınız bir okuma sunuyor. Birçok konuyu içinde barındırmasıyla birlikte okumasının da bir o kadar ağır olması normal diye düşünüyorum. Felsefi yönünü göz ardı etmemekle birlikte genel olarak din, sanat, felsefe, ilim, kültür, eğitim gibi birçok konuda bölümler var.
Sorgulamayı, araştırmayı, felsefi okuma yapmayı seven herkese gönül rahatlığıyla tavsiye ederim.
"İslam adını kanunlardan, emir ve yasaklarından, talep ettiği bedensel ve ruhsal çabadan değil, tüm bunları kapsayan ve aynı zamanda aşan bir marifet anından, ruhun zaman ile ölçüşme kuvvetinden, bir mevcudiyetin sunabileceği her şeye tahammül etme dirayetinden, tek kelime ile teslimiyet hakikatinden almıştır.
Ey teslimiyet, senin adın İslam'dır."
